TELE 1’de Tuncay Mollaveisoğlu’nun sunduğu Anında Manşet programının konuklarından olan SÖZCÜ gazetesi müellifi Uğur Dündar, gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.

AKP’nin hınca hınç dolu kongreleri hakkında konuşan Dündar, “Öylesine imgelere, öylesine dayanılmaz ikili standartlara şahit oluyoruz ki, güya iktidar sahipleri paralel bir kainatta yaşıyorlarmış, güya Türkiye gerçekleriyle ilgili değillermiş üzere bir yığın imgeyle karşı karşıya kalıyoruz” dedi.

“LEBALEBİN DE ÖTESİNDE…”

AKP’nin bugünkü İzmir Vilayet Kongresi’ni örnek gösteren Dündar, şöyle konuştu:

* Örneğin bugün İzmir’de AKP Vilayet Kongresi, sayın Cumhurbaşkanının da tabiriyle ‘lebalebin’ de ötesinde hınca hınç doluydu.

* Sayın Cumhurbaşkanı bununla gurur duyuyor, övünüyor. Covid-19 sürecinde herkes gereken tedbirlere harfiyen riayet etme durumunda kalırken, uymayanlar cezalandırılırken, iktidar mensupları için böylesine yasaklar, tedbirler kelam konusu değil.

* İçerdeki fotoğraflara bakıldığında ne maske, ne uzaklık, ne hijyen tedbirleri geçerli değil. Lakin diyelim ki 10 üniversite öğrencisi Anayasa’dan kaynaklanan demokratik haklarını kullanacaklar ve bir basın açıklaması yapacaklar. Onlara Covid-19 münasebet gösterilerek müsaade verilmiyor.

“ÇOK ACI VERİCİ BİR İKİLİ STANDART”

“Çok acı verici ikili standart” diyerek cenazelerde uygulanan ayrıma dikkat çeken Dündar, şöyle konuştu:

* Bu süreçte cenaze sahiplerine en fazla 30 kişinin iştirakiyle cenaze merasimi yapma, yakınlarını son seyahatine bu kadar kısıtlı iştirakçiyle yapmalarına müsaade veriliyor.

* Ancak mevzu Adalet ve Kalkınma Partisi yakınlarına yahut mensuplarına geldiğinde yeniden o cenazelerin kaldırıldığı avlular tıkış tıkış doluyor. N

* eredeyse omuza omuza, uzaklığa riayet edilmeden, asla Covid-19 yasakları geçerli olmuyor.

* Lakin sıradan insanların, en yakınlarını kaybetmekten yüreklerini yakan, acılarla dopdolu bir vaziyette son seyahatine uğurladıkları bu akrabaları, anneleri, babaları için tıpkı müsamaha, tıpkı müsaadeler geçerli olmuyor.

“SİYAHİLERE UYGULANAN AYRIMCILIK KADAR BİR İNSANLIK SUÇU”

Usta muharrir Ataol Behramoğlu’nun 65 yaş üzerine uygulanan kısıtlamalarla ilgili olarak tenkitlerine değinen Dündar, şu tabirleri kullandı:

* Gerçekten Ataol ağabeyin de dediği üzere 65 yaş ve üzerine salgının başından itibaren reva görülen muamele, neresinden bakarsanız bakın, bir vakitler Amerika Birleşik Devletleri’nde siyahilere uygulanan ayrımcılık kadar bence insanlığın dikkatini çeken, hatta insanlık kabahati olarak kabul edilmesi gereken bir durum.

* Zira anladığımız kadarıyla 65 yaş ve üzeriyle 20 yaş altının iktisada direkt katkıları olmadığı düşünülüyor.

* Sokaktaki kalabalığı azaltabilmek için bu insanların daima meskende kalmaları, Covid-19 bitene kadar da herhalde bu uygulamanın devam etmesi öngörülüyor.

“SON DERECE TRAJİK BİR TABLOYLA BİZİ KARŞI KARŞIYA GETİRİYOR”

İstanbul Valiliği’nin 65 yaş ve üzerine toplu taşıma araçlarına binmelerini yasaklamasıyla, İstanbul’da yaşayan vatandaşların durumuna dikkat çeken Dündar, şöyle konuştu:

* İstanbul’da aralıklar çok uzun, trafik çok sıkışık. Diyelim ki bir 65 yaş üzeri vatandaşımız Levent’ten Aksaray’a gidecek, oradaki bir kamu kuruluşunda işini halletmesi lazım.

* Özel aracıyla gidecekse 3 saati aşar. Bu insanlara günlük sokağa çıkma müsaadesi 3 saatle sonlu.

* Bu insanların ruhsal durumları, hareketsizlikten kaynaklanan, tabanda yatan hastalıkların ağırlaşarak ortaya çıkması, Covid-19 kadar can kaybına sebep olabilecek vahim gelişmeleri de tetikliyor.

* Bu insanlara böylesine bir muamelenin reva görülmesi ve dünyada bir benzerinin olmaması, sahiden son derece trajik bir tabloyla bizi karşı karşıya getiriyor.

“ANTİDEPRESAN İLAÇ PATLAMASI YAŞANIYOR”

Dündar, salgın sürecinde vatandaşın psikolojisinin ne kadar sarsıldığını da çarpıcı datalarla gözler önüne serdi.

Dündar, şunları söyledi:

* İnsanların moralleri öylesine bozuluyor, öylesine depresif durumları ortaya çıkıyor ki, 2019 yılında 49 milyon 800 bin adet kutu antidepresan satılmışken 2020’de 54 milyon 600 bine çıkmış bu sayı.

* Kimi yurttaşlarımızın SGK dışında yahut reçetesiz aldıklarını da düşünürsek dayanılmaz bir antidepresan ilaç patlamasının olduğunu tabir edebiliriz.

* Ayrıyeten gerek geçim problemi gerekse çeşitli ruhsal travmalar nedeniyle yalnızca son 2 ayda 95 yurttaşımız hayatlarına son verdiler.

* İnsanlarda dayanılmaz bir gelecek kaygısı, ‘yarın ne olacağım’ korkusu, açlık, perişanlık ve hayal kırıklığı onları bu dünyadan çekip alabilecek travmatik tesirler yapabiliyor.

“TERS YUMRUK ALAN BOKSÖRLER NASIL GROGE OLUYORSA…”

Salgının iktisada olan tesirine, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ‘kapanan yok’ demesine karşın geçtiğimiz gün bakanlıkça da açıklanan kapanan dükkan ve şirket sayısına dikkat çeken Dündar, şu değerlendirmeyi yaptı:

* 2013 yılında 12 bin 600 dolar olan kişi başına ulusal gelir, 2020’de 7 bin 700 dolara düşmüş.

* Yani kişi başına düşen ulusal gelirde 5 bin dolar civarında bir kayıp var. 99 bin 558 esnaf kepenk indirmiş. Keza 40 bin civarında şirket de faaliyetine son vermiş.

* Neresinden bakarsak acı bir tabloyla karşı karşıyayız. Adalet ve Kalkınma Partisi salgını yönetme aczi sergiliyor.

* Omuz omuza insanların cami avlularını doldurduğu cenaze merasimine her vakit toplumsal ara, hijyen ve tedbirler almamızı öneren sayın Sıhhat Bakanı da katılıyor.

* Bunu Adalet ve Kalkınma Partisi’ne oy vermeyen rastgele bir seçmen için bu türlü bir tabloyu düşünmemiz asla kelam konusu değil.

* Cenazede bile ikili standardın uygulandığı, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının salgın karşısında adeta karşıt yumruk alan boksörler nasıl groge olurlarsa, raunt ortalarında gidecekleri iskemleyi bile şaşırırlarsa, AKP iktidarında ne yazık ki bu türlü bir tabloyu gözlemliyoruz.

Sözcü