Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) ’13.Olağan Büyük Kurultay’da Seçilen Merkez İdare Konseyi ile Merkez Disiplin Heyeti Asil ve Yedek Üyelerinin İştirakleriyle Düzenlenen Toplantı’ sonrası yazılı açıklama yapıldı. MHP Genel Lideri Devlet Bahçeli’nin imzasıyla yayınlanan açıklamada, İstanbul Sözleşmesi’yle ilgili şu tabirler kullanıldı:

* Dış baskılara ek olarak gelişen ve genişleyen iç dayatmalar milletimizin şaşmaz ve sağlam iradesiyle boşa çıkarılmaktadır.

* Bir müddettir, feshedilen İstanbul Mukavelesi mazeretiyle Türkiye’yi karalama, devamlı kötüleme, hatta bir plan dahilinde toplumsal huzursuzluk sarmalını tetikleyip tırmandırma gaye ve arayışlarında yoğunluk gözlenmektedir.

* İstanbul Kontratı hakkında derli toplu fikir sahibi olmayan kişi ya da kesitlerin bir kaşık suda fırtına koparma gayretkeşlikleri hem sorumsuzluk, hem de gayelidir.

* Memleketler arası kontratların onay ve yürürlük süreçlerinin nasıl işleyeceği belirlidir, yolu bilinmektedir.

* Bu kapsamda ülkemizin memleketler arası mukavelelere iştirakini TBMM onaylarken, hükümet bu onayı bir kararla yürürlüğe koymaktadır.

* Milletlerarası mukavele kararlarının durdurulması, feshi yahut sona erdirilmesi Cumhurbaşkanı kararıyla mümkündür.

* Kaldı ki, İstanbul Mukavelesi’nin 80’inci hususu taraf ülkelere mukaveleden çekilme imkanı tanımıştır.

* Gerçekten Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi hem iç hukukumuza hem de milletlerarası hukuka uygundur.

“TOPLUMSAL BÜNYEMİZİ ZEHİRLEYEN SÖYLEM”

* Her ne kadar, 2012 yılında İstanbul Mukavelesi’nin kabulüne Meclis’te kümesi bulunan partiler takviye vermiş ise de, vakit içinde bahse husus mukavelenin ulusal ve manevi yapımızla çelişen uygulama sonuçları dert verici seviyede artış göstermiştir.

* Aileyi ve bayanı güçlendirmek yerine, global lobilerin, baskı kümelerinin, çıkar odaklarının ve cinsel sapkınlıkların propaganda mecrası haline gelen mukavelenin feshedilmesi bize nazaran isabetli ve güzel bir gelişmedir.

* Ulusal ve manevi kıymetlerimizi yozlaştıran her türlü akım, niyet, niyet, eğilim ve kontrat metnine karşı hazırlıklı olmak, önlem ve tedbir almak tarihi değerdedir.

* İstanbul Mukavelesi kılıfı altında toplumsal bünyemizi zehirleyen telaffuz, aksiyon ve amaçların tehlikeli düzeylere ulaştığını görmek lazımdır.

“AB ÜYESİ ALTI ÜLKE YÜRÜRLÜĞE KOYMAMIŞTIR”

* Bir öbür altı çizilmesi gereken konu da şudur: Avrupa Birliği üyesi altı ülke mezkur mukaveleyi imzalamasına karşın yürürlüğe koymamıştır.

* İstanbul Mukavelesi’nin feshini bayan haklarında kayıp olarak görenler, bu suretle bayana yönelik şiddet hadiselerini teşvik edeceğini ima, hatta argüman edenler Türk milletinin binlerce yıllık kültür ve medeniyet müktesebatını hiçe sayan aymazlardır.

* Bayan hakkı, insan hakkıdır, insanlık onuruyla mündemiçtir. Bayan cinayetlerini engellemek; şiddet, istismar ve tecavüz hadiseleriyle uğraş etmek sorumluluk mevkiinde bulunan her siyasetçi yahut idare için en önemli vazifedir.

* Bu hususta rastgele bir mukavelenin kontrolüne, nezaretine yahut şaibeli muhtevasına ahlaken ve manen gereksinim yoktur.

* Başta CHP olmak üzere, birtakım muhalefet partilerinin yeni bir istismar sayfası açma teşebbüsü ülkemizi boş yere meşgul edecek, gücünün israfına yol açacaktır. Türkiye’ye muhalefet etmekle, demokratik muhalefet misyonu birebir şey değildir.

“TÜRKİYE’NİN ÖNÜNE TAKOZ KOYMAYA ÇALIŞAMLAR SAMİMİ DEĞİLLER”

* Maalesef CHP, İP, HDP ve öbür marjinal partiler, dış kaynaklı talimat ve telkinle Türkiye’ye karşı muhalefet bloğunda mevzilenmişlerdir. Bunun ismi elbette zillettir, rezalettir, hezimettir. Ulusal sıkıntılarda Türkiye’nin önüne takoz koymaya çalışanlar dürüst ve samimi değillerdir.

* Gündemde tartışılan her mevzuyu krize çevirmeye ve toplumsal tabana yayarak yapay bir halk hareketi oluşturmaya çalışan zillet ittifakı körleşmiş ve köhneleşmiş bir siyaset anlayışının resmen tutsağıdır.

* Muhalefet partileri bugünkü kurallarda dış güçlerin muhbir ve muhabir partilerine dönüşmüştür. CHP’nin, HDP’nin, İP’in, DEVA’nın ve Gelecek Partisi’nin durumu aynısıyla budur.

“SAĞDUYULU VE İSTİKRARLI BİR AÇIKLAMA”

* Avrupa Kurulu Bakanlar Komitesi’nin, Türkiye’nin işleyen yargı sürecine küstahça karışıp terörist Demirtaş’ın derhal salıverilmesini ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu çerçevedeki kararının Haziran ayına kadar uygulanmasını istemesi bir yanda saygısızlık öteki yanda da iç muhalefete bir nevi dayanaktır. Ayrıyeten AB’nin ülkemizle ilgili yeni konumu iyi yorumlanmalıdır.

* Brüksel’de görüntü konferans formülüyle gerçekleştirilen iki günlük AB Önderler Doruğu’nun birinci gününde, AB’nin Türkiye ile işbirliğini geliştirmeye hazır olduğu bildirisi en azından sağduyulu ve istikrarlı bir açıklama olarak kaydedilmelidir. Niyet beyanının Haziran ayında somut adımlara dönüşmesi esaslı ve kalıcı diyaloglara yeni bir soluk getirecektir.

Sözcü