Mavi Vatan’ kavramının teorisyeni emekli Tümamiral Cem Gürdeniz, yarın Brüksel’de yapılacak NATO Doruğu ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile ABD Lideri Joe Biden görüşmesi öncesinde “Mavi Vatan’dan muhakkak geri adım atmamalıyız” ihtarında bulundu. Gürdeniz’in NATO’nun 29’uncu tepesine dair tespitleri şöyle:
■ Doruklar sonuçları prestijiyle NATO’nun geleceğini şekillendiriyor, yeni gelişmelere yönelik stratejik ve operatif kararların alınmasını sağlıyor.
TAVİZ BEKLENİYOR
■ Türkiye’nin NATO ve ABD bağları, tarihinin en güç devrini yaşıyor. 19 yıl evvel iktidarın batı dayanağında yükselişinde ve sağ siyasetin Türkiye’de kemikleşmesinde en değerli payanda olan NATO ve ABD, bugün farklı pozisyonda. Bağların mevcut konjonktürde ve kurallarda onarımı kolay değildir. Türkiye’den taviz beklenmektedir. Türkiye 21. yüzyılda ya bu denetimsiz jeopolitik hırsın aracı olacak ya da NATO’daki veto gücünü kullanarak istikrarsızlıklara yol açacak oldubittilere dur diyecektir.
CAN YAKICI SONUÇLAR
■ Türkiye için, AB/ABD ve bağlarının geleceği, NATO ile ilgili alınacak kararlarda otomatik onay verilemeyecek kadar can yakıcı sonuçlara hamiledir. 29. Tepe, Türkiye’nin bahtını etkileyecek gelişmelere hamiledir. Türkiye’ye bilhassa ikili görüşmede S-400 projesinin dondurulması, ABD’nin muhafazasındaki PKK/FETÖ ile çabada tavır değişikliğine gidilmesi, Suriye ve Libya’da uygulanan siyasetin ABD ile uyumlandırılması, Doğu Akdeniz, KKTC ve Ege’de Türk tezlerinin yumuşatılması üzere bahislerde direkt baskılar beklenmelidir. Türkiye’nin kenar nesildeki yeri her türlü araç kullanılarak konsolide edilmeye çalışılacaktır. Bu noktada Mavi Vatan’dan katiyen geri adım atılmamalıdır.
Biden ikili görüşmede baskı uygulayacak
■ ABD’de Ocak 2021 sonrası güçlenen global müdahaleci, neocon yaklaşımın yükü ve aktifliği göz önüne alınırsa, bu tepede Lider Biden’ın yaratacağı mümkün baskının 76 yıl evvel Yalta’daki Roosevelt’ten çok, Potsdam’daki Truman’ın tavrına benzeyeceğini söyleyebiliriz. Truman Potsdam’da Stalin’in kulağına eğilerek ‘’bombayı yaptık” demişti. Doruktan birkaç gün sonra Truman, Japonya’nın teslim olacağını bildiği halde, Hiroşima ve Nagazaki’ye nükleer bomba atılmasına onay vermişti.
■ Yeni Truman, Erdoğan ile ikili görüşmesinde Türkiye’nin Asya’ya yaklaşmasını akamete uğratacak, Türk-Rus ve Türk-Çin münasebetlerini yıpratma potansiyeli olan her mevzuda baskı uygulayacaktır. Dilerim yakın ve uzak tarihimizden ders almasını biliriz.
Tepe, ABD’nin AB’ye dayatmasıyla geçecek
■ Bu tepe, vaktin ruhu paralelinde NATO üyelerinin tamamının çıkarlarına katiyetle hizmet etmeyecek karakterdedir. Tepe sonucunda savrulmalar kesinlikle yaşanacaktır. Tepede Rusya’ya yakın tarihin göreceği en sert tehdit ve meydan okumaların gündeme gelmesi; Çin’in NATO’nun yeni tehdit ve risk tanımlamasında yeni bir pozisyona getirilmesi bu kapsamda NATO-AB; NATO Japonya/Avustralya/Güney Kore/Singapur; NATO-İsrail ve NATO-GKRY iş birliği ile İstanbul İş birliği Teşebbüsü (ICI) gibisi formatta ABD yanlısı Körfez ülkeleri ile askeri iş birliği mevzularının gündeme gelmesi ABD jeopolitik gereksinimlerinin kaçınılmaz sonucu olacaktır.
■ 29. NATO doruğu gerileyen hegemon ABD’nin, Biden devrinde kelam konusu gerilemeyi geciktirecek kararların alınmasına aracılık yapacaktır. Bu tepenin ABD’nin Avrupa’ya açık dayatması halinde geçeceğini söyleyebilirim. ABD ve AB tarafından uygulanan yaptırım ve ambargoların gölgesinde Rusya’nın Polonya, Romanya ve Yunanistan öne çıkarılarak NATO imkanları ve konuşlanması kullanılarak çevrelenmesinin yoğunluğu artacaktır.
■ 1990’dan bu yana NATO tarafından çevrelenen Rusya’nın yeni bir çevrelemeye müsaade vermeyeceği jeopolitik bir gerçektir. Yeni bir oldubitti Rusya’nın sert reaksiyonu ile müsabakaya açıktır. Rusya bugün kendi varlığını korumak ve çevrelenmeyi önlemek için çaba ediyor. Yani kendini savunuyor. Rusya’nın imdadına Çin ile ‘Kuşak ve Yol’ teşebbüsü yetişmiştir. Çin, tank ve topla değil finans ve yatırımla Avrupa’ya giriyor. Sorun ABD merkezli Atlantik sistemin jeopolitik hırsının durmak bilmiyor olmasıdır. Öteki yandan bu kışkırtmaların ucunun bilhassa Karadeniz havzasında Türkiye’ye dokunacağı unutulmamalıdır.
Sözcü
