Muğla’daki yangın turizm cennetini küle çevirdi. Artık ağaçlar yok, konutlar yok. Hayvanlar öldü. Yangın bakıyorsunuz bir derede, bir dorukta ilerliyor. Hem de ışık hızıyla… Alevler artık de Muğla’nın merkez ilçesi Menteşe’ye gerçek ilerledi. Yangını durdurmak, kente sokmamak için yollar açıldı, toprak barikatlar kuruldu. Yürürken ayağınız küllere gömülüyor, o ortada kökü kalmış çamlar ortasında için için yanan, etrafında ağaç bulsa sıçramaya hazır alevler son kütükleri de yakıyor. Rüzgarla birlikte atak yapan yangınla baş etmek o denli kolay olmuyor. Cetlerinin, köklerinin yaşadığı köylerinin, ağaçlarının yandığını gören belde halkının ise gözü yaşlı. İkizce Köyü’nün 57 yaşındaki muhtarı Fatih Çakır şunları söyledi:
“Yangının Kavaklıdere’den köyümüze kadar yaklaşacağınız hiç düşünmemiştik. Lakin o denli bir yangın geliyor ki tanım edemem. Dedelerimizin anlattığına nazaran 1945 yılında buralarda büyük bir yangın çıkmış ve 6 ay sonra söndürülmüş. Şimdi uçak, helikopter geldi lakin geç geldi. İş işten geçti.” Muhtar ve köylüleri bir çardağın altında oturmuş kendilerine yanlışsız yaklaşan yangını çaresizce izliyor. Gençler ve gönüllüler ise canlarını ortaya koyarak alevleri söndürmek için çabalıyor. Belde halkı yaşananlara şu sözlerle isyan ediyor: “Burası Muğla, Türkiye’nin, dünyanın turizm cenneti. Türkiye’ye bakar. Fakat koca Türkiye, bir Muğla’ya bakamadı. Cennetimiz cehenneme döndü. Hayatımız bitti. Her yer kömür karası, kül yığını. Hayvan otlakları yandı. Tabiat bitti, cennet bitti.”
Muğla Büyükşehir Belediye Lideri Osman Gürün “Hani ‘Yumurta kapıya dayandı’ derler ya, burada da yangın yeterlice kapıya dayanmaya başlayınca, Muğla vilayet merkezine yaklaşınca dozerler, iş makineleri geldi. Ancak, koca memlekette orman kalkmadıktan sonra bunlar yapılıyor. Artık yapılanlar, birinci günlerde yapılmış olsa yangın büyüyemeyecekti. Soğutmada da, yangında da yanmayan eldiven, yanmayan ayakkabı çok değerli. Ancak gelin görün ki yangına terlikle gelenler de vardı. Onlar reklam sıkıntısında, biz can. Taşlar bile kavruldu” dedi.
Böylesi olmadı, sabotaj bu
Hürmet Öztürk köylülerle bir ortaya geldi. Bölge halkı “Yalnız bırakıldık” dedi.
Yangın yerlerine Dikili Belediye Lideri Adil Kırgöz’le birlikte gittik. Kırgöz, “Aynı anda bu kadar yerde yangın çıkmaz. Bu bir sabotajdır” dedi. Tecrübesiz yangın söndürme çalışanına köylülerin nasıl yardım ettiğini anlattı: “Yangının birinci üç günü büyük bir karmaşa yaşandı. Valilik farklı, belediye başka çalıştı. Uçaktan vazgeçtik, helikopterler neredeydi? yangını söndürmeye çalışırken tecrübesi olmayan kimi ormancılarla da karşı karşıya geldik. Lakin, belde halkı, köylerini ağaç keserek, her tarafı daima sulayarak alevlerden korudu. Orman köylüsüne, ormanla ilgisi olmayan kimi yönetici durumunda olanlar “Sen anlamazsın” dedi. Açıkçası orman içindeki Sungur ve Muratlar köylüleri tecrübelerini konuşturup yangını köylerine sokmadı… Merkez ilçe Menteşe Belediye Lideri Bahattin Gümüş de, “Bu bir olağan yangın değil, sabotaj” olduğuna inananlardan. Tıpkı formda Büyükşehir Belediye Lideri Osman Gürün de. Lider Gürün bu kadar yangının çıkmasının akla sabotajı getirdiğini belirtiyor. Pekala sabotajcı diye yakalanan var mı? Yok. Gürün, “Soğutulmaya başlanmış yangınlar tam manasıyla soğutma yapılmazsa rüzgarda alev alıyor. Biz buna ‘Uyutulmuş yangın’ deriz. İşte o uyuyan birden patlıyor” dedi.
Sözcü
