CHP Genel Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, partisinin genel merkezinde gazetecilerle bir sohbet toplantısı gerçekleştirdi. 15 Temmuz 2016’daki hain darbe teşebbüsten beş gün sonra OHAL ilan edilmesini “20 Temmuz sivil darbe tarihidir” olarak nitelendiren Kılıçdaroğlu, şu açıklamalarda bulundu:
MEDYA BASKI ALTINDA
– Medya üç çeşit baskı altında. Birincisi direkt gazeteci üzerine; her türlü suçlama yapılabilir, tutuklanabilir, mahpusa atılabilir, tazminata mahkum edilebilir. İkincisi Basın İlan Kurumu aracılığıyla; ilan vermeyin diye. Üçüncüsü de Maliye Bakanlığı aracılığıyla; Gazetenin işvereninin hesapları inceleniyor, cezalandırılıyor.
FUAT OKTAY BAKALIM NE YAPACAK?
– Uydurma tirajlarla Basın İlan Kurumu’ndan alınan paralarla devlet soyuluyor. Cumhurbaşkanı yardımcısı Fuat Oktay’a bakıyorum, bekliyorum bu bahiste sanki ne yapacak? Tirajları bir saptasınlar biz de bir görelim, ona nazaran herkes şapkasını önüne koyup bir düşünsün. Bütçe konuşmasında Fuat Oktay’a söyledim, gazetelerin tirajları yanlış. 300 bin tiraj lakin 30 bin bile satmıyor.
– 180 bin tirajlı Güneş gazetesi kapandı. Akıl var mantık var. Beş bin bile satmıyordu lakin 180 bin tiraja nazaran Basın İlan Kurumu’ndan para alınıyordu. Açıkça devlet soyuluyor. Milletlerarası, bağımsız bir kontrol şurası gelsin gazetelerin gerçek tirajlarını ortaya koysun. Buna nazaran Basın İlan Kurumu o tirajlara nazaran para ödensin. Ancak siz iktidar tarafından denetlenmeyeceğinizi biliyor, hayali yüksek tirajlar gösteriyorsunuz ve para alıyorsunuz. Devlet hepimizin gözleri önünde soyuluyor.
ÖVGÜ BİR SİYASETÇİ İÇİN EN TEHLİKELİ ALANDIR
– Gazeteler özgürce yayın yaparlar. Hükümetin yanında olan gazeteler de var. Niçin bu gazeteler kapatılmıyor diye hiçbir vakit aklımızdan bir şey geçmedi. Herkes istediği üzere muharrir isteği üzere çizer. Hakaret olmadığı sürece de her tenkide de hürmet duymamız lazım. Herkesin bizi beğenmeye, bizim niyetlerimizi paylaşma üzere zorunluluğunu yoktur. İsteyen kendi fikirlerini, yorumlarını, haberlerini yapar.
– Medyadan istediğimiz nedir? Haberi objektif vermesi, yorumu istediği üzere yapmasıdır. Haber objektif verildiği sürece hiçbir sorun yok. Köşe müellifleri dilek ettikleri yorumu yaparlar. Bizi eleştirirler, hükümeti, Erdoğan’ı eleştirirler. Tenkidin olmadığı bir Türkiye bir felaket tablosu içinde yaşayan Türkiye demektir. Siyasetçinin en çok gereksinim duyduğu şey övgü değil tenkittir. Övgü bir siyasetçi için en tehlikeli alandır. Önünü görmeye bilir. Eksikliklerini görmeyebilir. Onları siz gösterecek, yazacaksınız. Bizler de okuduğumuz da ya haklı görürüz ya da görmeyiz. Yahut bir tenkit geldiğinde daha dikkatli olmaya çalışırız.
KENAN CİHAN VAKTİNDE BİLE YOKTU BUNLAR
– 20 Temmuz sivil darbe süreci içindeyiz. Toplumun her kısmına baskı var doğal olarak medyaya, bilhassa özgür medyaya. Hakikat habere erişim mahzuru getiriliyor, yargı kararıyla. Aklın alacağı şeyler değil. Adam düzmece diploma sahibi bunu mahkemede itiraf ediyor, banka idare heyetine atanıyor, üniversite mezunu olması gerekiyor, geçersiz diplomayla oluyor. Siz kalkıp bunu Meclis’te savunuyorsunuz haberlere erişim yasağı getiriyorsunuz. Kenan Cihan’ın aklına bile gelmemişti. Cihan vaktinde bile yoktu bunlar. Özgür medya bütün baskılara karşın özgürce yapacak. Hapishanelerinde gazeteci varsa bir ülkenin o ülkede demokrasinin askıda olduğunu bütün dünya biliyor.
NİYETE KARŞI OLMAK DEMEKTİR
Kılıçdaroğlu; Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “SÖZCÜ almayın” açıklamasını ise şöyle kıymetlendirdi: Bu türlü bir davet kendi çaresizliği. Gazete almayın, okumayın ya da benim söylediğim gazeteleri okuyun öteki gazeteleri okumayın demek ne demek? Kanıya karşı olmak demek. Farklı kanılara tenkitlere tahammül edememek demek.
Sözcü
