Dilekten kuşkuya uzanan aşk
Cemil Süleyman’dan Siyah Gözler. (Günümüz Türkçesiyle) 1911’de yayımlanan kitap, âşık bir erkek tarafından sevilen ve ilgide çok da aktif olmayan bayan kalıbını aksi yüz eden bir anlatı. Cemil Süleyman bu kısacık romanda, tutkulu bir bayanın saplantılı hislerine odaklanırken erkeği art planda bırakarak çağının ötesine geçmeyi başarıyor. Toplumsal baskıların gölgesinde yaşanan bu bağda istekten kuşkuya, kıskançlığa uzanan “hummalı” marazi aşkın anlatımındaki muvaffakiyet, bir periyodun ünlü romanı kitabı günümüze de taşıyor. Mutsuz ilgileri, bayan ruhunu, hastalıklı hisleri başarılı bir biçimde anlatan muharririn seçme yapıtlarına Türk Edebiyatı Klasikleri Dizimizde yer vermeyi sürdüreceğiz. (İş Bankası Kültür Yayınları)
Köylerin klâsik ömür stili
Chinua Achebe’den Allahın Oku. Muharririn Afrika üçlemesinin en son kitabı, 1920’lerde İngiliz sömürgesi altında olan Nijerya’da geçmektedir. Igbo halkının yaşadığı Umuaro’nun altı köyünün en yüksek mertebeye sahip rahibi Ezeulu’nun öyküsüdür. Geniş bir aileye sahip olan Ezeulu, oğullarından birisini “gözü ve kulağı” olması, beyaz adamın dininde olan gelişmelerden haberdar olması için lokal Hristiyan kilisesine gönderir. İngiliz sömürgeciler Nijerya’nın kültürünü değiştirmeye devam ederken, Ezeulu, köylerin klâsik ömür stilini ve manevî hayatını muhafazaya çabalamaktadır. Faziletleriyle beyaz adam dahil olmak üzere herkes tarafından hürmet gösterilen Ezeulu’nun gururu vakit zaman yanlış kararlar almasına, halkın ona olan inancını vakit içinde kaybetmesine neden olur. (İthaki Yayınları)
Çocuklarımız için korkuyoruz
Kemal Sayar, Sezin Benli’den Dijital Çocuk. Vaktiyle anne ve babalarımız bizi sokaktan toplamakta zorlanıyordu, şimdilerde biz çocuklarımızı ekran başından almakta zorlanıyoruz. Covid-19 pandemisinin dünyayı kasıp kavurduğu karantina günlerinde çocuklarımız iyiden iyiye ekrana bağlandılar. Sebepleri ne olursa olsun çocuklarımızın ekran başında geçirdikleri mühlet birçoğumuzu endişelendiriyor. “Bilgisayar bağımlılığı”, “internet bağımlılığı” üzere kavramları duydukça kendi çocuklarımız için korkuyoruz. Gözünü ayırmadığı ekranlarda karşılaşabilecekleri manzaralardan, uygunsuz şahıslardan, uğrayabilecekleri tacizden ve daha pek çok şeyden korkuyoruz. Onlar için ne yapabiliriz? Kendimizi ve onları ekranların büyüsünden nasıl alıkoyabiliriz? Ekran üzerinden gelen yeni zorluklar nelerdir ve onlarla nasıl baş edebiliriz? (Kapı Yayınları)
Kumpastan tek adam rejimine
Merdan Yanardağ’dan Cumhuriyet’in Sonbaharı. AKP gericiliğinin, 2020 yılında yeni bir tarihi virajı alarak karşı ihtilal sürecini derinleştirmeye çalışması hem bir muvaffakiyete hem de bir başarısızlığa işaret ediyor. Muvaffakiyet, zira Erdoğan ‘tek adam yönetimini’ şöyle ya da bu türlü kurdu. Başarısızlık, zira Erdoğan-AKP iktidarı, bütün gücüne rağmen ‘yeni rejimi’ kurmakta ve onun kurumlarını oluşturmakta yetersiz kalıyor, dahası toplum direniyor. Bütün iktidarlar üzere, çok büyük ve öngörülemeyen doğal bir afet olmadığı sürece Erdoğan-AKP iktidarı resen yıkılmayacaktır. Tam bilakis Erdoğan, iktidarı bırakmamak için direnecektir. O nedenle programlı, daima, kararlı ve hamasetli bir uğraş stilinden ve çizgisinden öbür deva yoktur. (Kırmızı Kedi Yayınevi)
Muharrir çocukluğunu kaleme aldı
Aytül Akal’dan Kim Demiş Yaramazım Diye. Çocukluk düşünü gerçekleştiren muharririn okul anıları… Müellifin ilkokul, ortaokul ve lise anılarında neler var neler: Birinci arkadaşlıklar, başarılar/başarısızlıklar, şiirler/yazılar, hayal kırıklıkları, sevinçler, heyecanlar… Okurken hem eğlenecek hem de bir edebiyatçının yazma serüvenindeki çocukluk izlerine tanıklık edeceksiniz. Müellifin ilkokul, ortaokul ve lise yıllarından seçtiği anılar, hem bir muharririn okul çağındaki kırılma anlarını hem de ‘kendisi gibi’ olmayı anlatıyor. (Redhouse Kidz Yayınları)
İnsanlığın şifalanması
Şaman Durek’ten Ruhunun Şifrelerini Çöz. Muharrir, 6. kuşak şaman ve günümüzün vizyoner fikir önderlerindendir. Onun öğretileri, Nina Dobrev ve Gwyneth Paltrow üzere ünlü Hollywood sanatkarları ve Bulletproof Coffee yaratıcısı Dave Asprey üzere teknoloji devleri başta olmak üzere binlerce insanı etkilemiştir. Müellif yeni kitabında, güçlü eski öğretilerin maneviyatını açıklayarak ve günümüze uyarlayarak, şamanizmi herkes için ulaşılabilir ve anlaşılabilir hale getiriyor. Kitap, insanlığın ve gezegenimizin şifalanması için neler yapmamız gerektiğini müellifin kendi yaşadığı birbirinden farklı hadiseler ve kadim ritüellerle açıklıyor. (Mona Kitap)
Marifetleri ortaya koymak
Andrea Da Rold’tan Baskerville’lerin Köpeği. Sir Charles Baskerville, bir gece konağının bahçesinde dolaşırken gizemli bir halde ölünce, ünlü dedektif Sherlock Holmes devreye girer. Sir Charles nesiller öncesine kadar uzanan vahim Baskerville lanetinin kurbanı mı olmuştur? Holmes, yardımcısı Watson’la birlikte hadiseyi çözebilmek için tüm maharetlerini ortaya koymak zorundadır. (Remzi Kitabevi)
Kutsal öykülerden seçmeler
Peter Archer’den Dinler Tarihi 101. Dünyada bu kadar çok uygarlık ve onlara ilişkin din varken, hepsinin değerli isimlerini, kurallarını ve tarihlerini hatırlamak kolay değildir. Kitap kutsal öykülerden seçmeleri, peygamberlerin hayatlarını ve dini figürlerin tarihte nasıl yer edindiklerini sıkıcı detaylara girmeden anlatıyor. Antik uygarlıkların mitolojilerini ve günümüzde milyonlarca inanana sahip dinlerin tarihi seyahatlerini capcanlı bir anlatımla sunuyor. (Say Yayınları)
Hem maceralı hem eğlenceli
Hüsnü Arkan’dan Nasreddin. Muharrir, romanıyla okurunu farklı bir dünyaya, Anadolu’ya, birkaç yüzyıl öncesinin Akşar’ına şimdiki ismiyle Akşehir’ine götürüyor. Selçuklularla Moğolların cirit attığı topraklardaki kanlı çabalara, el değiştiren kentlere, aşklara ve ihanetlere, esirlere ve cinayetlere, hülasa o periyodun insan kıssalarına o günlerin lisanıyla, o günlerin bakış açısıyla hem maceralı hem eğlenceli bir pencere açıyor. Romanın başkişisi Hâce ise hiçbirimize yabancı değil; Hâce, öbür ismiyle Nasreddin Hoca. (Sia Kitap)
Yusuf’un derin halleri
Sabahattin Ali’den Kuyucaklı Yusuf. Yalnızlığı kendisine yoldaş edinen Yusuf’un saflığına, paklığına, sessiz fakat derin hallerine kendimizi kaptıracağımız bir yapıtlarla karşı karşıyayız. “Yusuf lambanın sönmeden önce verdiği dalgalı ve kırmızı aydınlıkta, karşı sedirde oturan Şakir’in cebinden tabancasını çıkardığını görmüş ve kendisi de kamçıyı bir kenara fırlatarak gocuğunun cebinden Nagant’ını çekmişti.” Eser, hem akıcılığı hem betimlemeleri hem de kurgusuyla dönemimize kadar kalıcılığını kaybetmeyen efsaneler ortasında haklı yerini almıştır. (Sözcü Kitabevi)
Ezber bozan bir kedi fare kıssası
Andreas Steinhöfel’den Pırıltılı ile Kokuş. Kedi fare oyunu değil bu, kedi ile farenin oyunu! “Ötekileştirilenlerin” hayatına göz kırpan yavuz yapıtlarıyla Alman çocuk ve gençlik edebiyatının hayranlık uyandıran müelliflerinden biri olan Steinhöfel, güçlü kalemini bu defa ezber bozan bir kedi fare öyküsünde konuşturuyor. Farklılıkları nedeniyle aileleri tarafından istenmeyen bir pırılkedi ile kokarfarenin hayret verici arkadaşlığını sayfalarına taşıyan bu matrak kitap, dünyayı (neredeyse) baştan sona kateden iki kafadarın çizgi sinemalara şapka çıkartan serüvenlerini bahis ediniyor. Etiketleme, tektipleştirme, diğerleştirme ve dışlama üzere ayırımcı yaklaşımlar üzerine okurlarını düşündüren Pırıltılı ile Kokuş, görünenin gerisinde yatan gerçeği ince bir mizahla, ustalıkla yansıtıyor. (Tudem Yayınları)
Çete neden peşindeydi, ondan ne istiyordu?
Cengiz Hortoğlu’ndan Tehlike Sarmalında Aşk. İsmi Kanat’tı. Karizmatik, güzel, güçlü ve mertti. Su kadar saf ve berrak ve de bir bıçak kadar netti. İsminin Kanat olmasının bile bir nedeni vardı. Çok küçük yaşlardan itibaren aldığı sert, yırtıcı ve acımasız eğitim, onun acı ve endişe hislerini yok etmişti. Pekala neden eğitiliyordu, onunla ilgili plan neydi? Yanağındaki sigara yanığı ve çetenin boynuna kızgın bıçakla kazıdığı çarpı işareti ona geçmişini unutma bahtı bırakmıyordu. İçi kin ve nefret doluydu. Ya o yok olacaktı ya da çete… Çete neden peşindeydi, ondan ne istiyorlardı? (Yediveren Yayınları)
Sahip olma aksiyonundan bahsetmek
Marcel Proust’dan Swann’ın Bir Aşkı. “Odette göğsüne cattleya takmamışsa, ‘Ah, bu gece cattleya yok, ben artık neyi düzelteceğim?’ diye hayıflanıyordu. O denli ki, bir mühlet boyunca, birinci gece izlediği sıra değişmedi, okşamalarına her seferinde, o birinci geceki üzere, Odette’in boynuna parmaklarıyla, dudaklarıyla dokunarak başladı; çok daha sonraları, cattleyaların düzeltilmesi âdeti (veya göstermelik düzeltme merasimi) çoktandır yürürlükten kalkmışken, ‘cattleya yapmak’, bir istiare olarak-aslında hiçbir şeye sahip olunmayan-sahip olma hareketinden bahsetmek istediklerinde düşünmeden kullandıkları, bu unutulmuş âdeti hatırlatan, ondan daha uzun ömürlü bir söz olarak, ikisinin ortak lisanında yerini aldı.” (Yapı Kredi Yayınları)
Sözcü
