Yalınlık nasıl yakalanabilir?

Ali Saydam’dan Algılama İdaresi. Karmaşık toplumsal tavırların sergilendiği Türkiye üzere inanılmaz dinamik bir ülkenin insanı karşısında yalınlık nasıl yakalanabilir? O denli bir yalınlık ki üretim, alaka biçimleri, manaya, kavrama kapasiteleri, kültürel yapı taşları birbirlerinden büsbütün farklı üç dalga beşerinin (tarım, sanayi, bilgi toplumu) ortak algı tanjantlarına değsin ve algılama idaresine kapı açabilsin! Bir devir elitizm horlandı ve aşağılandı. Eğitim sistemi de siyasallaştırıldığı ve popülarize edildiği için, her tipten eser ya da hizmetin üretim kültürüne yüzeysellik ve bir cins sığlık hâkim oldu. Derinlik giderek azaldı, değerini yitirdi. Derinleşmeyi elden bırakmak istemeyenler ise ‘entel-dantel’ olmakla suçlandılar. (Remzi Kitabevi)

Yıkılmadan evvel son bir isteği var

Ozan Kırıcı’dan Akl-ı Selim Apartmanı. Yüksek bina yığınının ortasında kalakalmış Akl-ı Selim Apartmanı, içinde barındırdığı on daireyle birlikte yok olmanın eşiğindedir. Deniz görüntüsü önüne çekilen binaların gerisinde kalmış bu apartmanın, yıkılmadan evvel son bir isteği vardır: Apartman sakinlerinden birinin ruhunu yanına almak. Apartmanın yaratıcısı Selim Bey’i yıllardır gören olmamıştır ve en üst kattaki dairesinin kapısı da o ortadan yok olduğundan beri kapalıdır. Elektriklerin gidip geldiği, katran gibisi kanın apartman sahanlığına sızdığı o gece, akıllarını yitirmenin eşiğindeki apartman sakinleri bir şeylerin zıt gittiğini anlasalar da Selim Bey’in planını ve olacakları kestirim edemezler. Zira onun varlığı bu apartmanın demirine, çimentosuna ve borularına kadar işlemiştir. (Kanes Yayınları)

İnsan olmanın manası

Antoine de Saint-Exupery’ten Savaş Pilotu. İkinci Dünya Savaşı sırasında, Fransız Hava Kuvvetleri Keşif Kümesi 2/33’te vazifeli Yüzbaşı Saint-Éx ve mürettebatı imkânsız bir misyona gönderilir. Savaşın çoktan kaybedildiğini ve toplayacakları istihbaratın kimsenin işine yaramayacağını bilmelerine karşın askeri hiyerarşinin buyruklarına uymak durumundadırlar. Alman tanklarının yerini bulmakla görevlendirilmiş pilotlar, savaş denen, histen mahrum bu makinenin çarklarının ortasına sıkışmış sivillerin yıkımdan kaçışına şahit epey insanlığın mukadderatını ve insan olmanın manasını sorgulamaya başlar. (Alfa Yayıncılık)

İnsanın aşk ve onurunu korumak için

Ahmet Ümit’ten Başkomser Nevzat 3 – Davulcu Davut’u Kim Öldürdü? Komiser Ali ve Kriminolog Zeynep’le birlikte İstanbul’un kadim semtlerinden farklı toplumsal yaşantıların dünyasına, insanın aşk ve onurunu korumak için neler yapabileceği ile yüz yüze getiriyor. Ne garip değil mi polis? Ben uydurma peygamberlerden medet umdum, satanist kardeşim şeytandan medet. (Yapı Kredi Yayınları)

Dünyanın sesini duymaya muhtaçlığı var

Peter H. Reynolds’tan Bir Şey Söyle! Dünyanın senin sesini duymaya muhtaçlığı var. Bir şey söyle! Sözlerinle, sanatınla, müziğinle, şiirinle, yüreğinle ya da yalnızca varlığınla! Ve unutma, yürekten olduğu sürece söylediklerin harika olmak zorunda değil! Çocukluğun Ozanı muharrir yeniden ilham veriyor, iyileştiriyor, değiştiriyor, dönüştürüyor… (Altın Kitaplar)

Bir eğitimcinin kapsamlı bakış açısı

Ayşe Sarızeybek’ten Tek Gerçek Sensin. Klâsik eğitim sisteminden kalıpları yıkan, yıkmak zorunda olduğumuzu hatırlatan, kendini aramadan bulamayacağını sunan çok etkileyici bir kitap. Sisteme öğrenci yetiştiren saygın eğitim kurumlarında, yönetici olarak yıllarca emek vermiş bir eğitimci olan muharrir, kendini bulma ve hayatı anlamlandırma kitabını yazarak, içimizdeki gerçek potansiyeli açığa çıkarmanın tekniklerini öykülerle sunuyor. Şuur evriminin kıyısında olduğumuz bu günlerde, bu manevî seyahati hayatını eğitime adamış bir eğitimcinin kapsamlı bakış açısından dinlemek hepimize iyi gelecek! Kitap, her şeyden evvel bunu fark etmelisin! (Artemis Yayınları)

Baba, iki çocuğu ortasında nasıl seçim yapar

Larry Tremblay’dan Portakal Bahçesi. İkiz kardeşler, Amed ile Aziz… Etrafı dağlarla çevrelenmiş, savaşın tam ortasındaki isimsiz bir ülkede anne babalarıyla yaşayan iki çocuk. Dağların öte tarafında köpekler yaşıyor, yani düşmanları. Bölgenin savaşçı önderlerinden biri bir gün babalarını ziyaret eder ve kana kanla karşılık vermek için çocuklarından birini savaşta feda etmesini ister. Baba Zohal çıkışı olmayan bir ikileme düşer. Anne Tamara ise bu isteği kabullenemez. Üstüne üstlük Aziz kanser hastasıdır. Zati mevte mahkûmdur. Baba, biri hasta başkası sağlıklı iki çocuğu ortasında nasıl seçim yapar? Akıldan geçirilmesi bile mümkün olmayan bu türlü bir isteği nasıl kabul eder? (Bilgi Yayınevi)

Sıradanlığın içindeki ironinin romanı

Burcu B. Alim’den Alo Anne Benim Ben. Kedisi Kafka ile Cihangir’deki Huzur Apartmanı’nda yaşayan gazeteci Demiray Aydemir’in karnavalesk öyküsü. Yönetici emekli albay, tuhaf bir apartman görevlisinin tuhaf ailesi, maço bir futbol antrenörü, bir transseksüel, eski bir Yeşilçam yıldızı ve asla bir ortaya gelemeyeceğini düşündüğünüz birçok insan, hiç akıllarına gelemeyecek bir yerde, hiç düşünmedikleri bir anda buluşuyor. Tesadüfün planlanmış olabilme ihtimalini aklınızdan çıkarmamanız gerektiğini görüyorsunuz. Kitap, uyumsuzluktan doğan ahengin, kaosun hoşluğunun, sıradanlığın içindeki ironinin romanı. (Dağhan Külegeç Yayınları)

Coco Chanel’in hayat hikayesi

E. Yeliz Rüzgar’dan Mana Ruhun DNA’sı Hiçbir Şey Tesadüf Değil Bu Bir İşaret. “Bazı beşerler lüksün fakirliğin tersi olduğunu düşünüyor. Meğer lüks, bayağılığın tersidir.” Coco Chanel. Talihsizliklerle başladığı hayatına gösterişli, ışıltılı ve kalabalık bir dünyada devam etti Coco Chanel… Elinden hiç düşürmediği makasıyla modaya, bayana ve özgürlüğe taraf verdi. Kıyafette ve 20. yüzyıl bayan tarzında bir ihtilal yarattı. Onun amacı sıradan bir terzi olmak değil asırlarca ismini taşıyacak ve özgür bayan imajına hitap edecek bir marka yaratmaktı. Bunu başarmak için verdiği uğraşta hiç pes etmedi, hiç yorulmadı, yalnızca çalıştı. Coco Chanel’in ilham veren çalkantılı ve moda tarihini değiştiren kararlara imza attığı ömür hikayesini soluksuz okuyacaksınız. (Destek Yayınları)

Tarihî kıssanın Osmanlı kısmı inceleniyor

Ayşe Nükhet Adıyeke’den Osmanlı Periyodu Kısa Girit Tarihi. Girit kültürü kendine hastır. İçinde, eski periyotlardan Miken, Minos, Roma, Hellen, Bizans ve biraz da Arap kültürü barındırır. Ortaçağ ve çabucak sonrasında, bu kadim kültürün üstüne kalın bir Venedik kültürü katmanı eklenmiştir. Bu senteze son olarak da Osmanlı kültürü katıldı. Bütün bunlar Akdeniz mirasının özgün bir modülü haline gelen Girit kültürünü oluşturdu. Akademisyenler Ayşe Nükhet Adıyeke ve Nuri Adıyeke’nin otuz yıllık Girit tarihi çalışmalarının son eseri olan kitapta, bu derin tarihî öykünün Osmanlı kısmı detaylı olarak inceleniyor. (İş Bankası Kültür Yayınları)

Bayan gelişiminin hikayesi

Anais Nin’den Dört Odalı Kalp. Müellif, serinin üçüncü kitabında Perulu şair Gonzalo Moré ile ilgisinden ilham aldığı bir aşkı yazıyor. Rango bakır ciltli, gözleri kömür karası bir gitarist. Müziği damıtıyor güya bu adam. Aşıkların içtiği iksiri öbürleri değil, kendileri hazırlar. Djuna kapılıp gidiyor Rango’nun müziğine. Kiralık bir tekne oluyor aşk yuvaları. Fakat adamın eşi Zora var bir yanda, üstelik bayan hasta. Rango ile Djuna’nın ortasındaki çekim ise kaçınılmaz bir kaza âdeta. (İthaki Yayınları)

Nişanlılık kadar hoş ne var

Haydar Ergülen’den Nişanlılar İçin Müzikli Alfabe. Muharrir kitabında; A’dan Z’ye, Aşk’tan Devrim’e, Cumartesi Anneleri’nden Neşet’e, Nar’dan Üzüm’e ve Zeytin’e, Eskişehir’den Napoli’ye, Üç Fidan’dan Gezi’ye, Karantina’dan Göçmen’lere… Otuz iki kısım tekmili birden bildiğimiz (i sandığımız) bütün kavram ve sözlere yazarca karşılıklar veriyor. Şiirden yola çıkan, anılarda duraklayan, aktüeli kuşatan orijinal bir lügatçe. Nişanlılık kadar hoş ne var? (Kırmızı Kedi Yayınları)

Sinemanın içinde yer alıyor

Metin Belgin’den Renkli-Türkçe SineMasal. Birinci kere, 1971 yılında sahneye çıkan müellif, o tarihten beri oyuncu ve direktör olarak tiyatronun içinde. Yanı sıra, kırk yıldır da seslendirme yapıyor, dizilerde oynuyor; oyuncu, üretimci ve senaryo muharriri olarak da sinemanın içinde yer alıyor. İşte bu kırk yıllık anılar, kitapta çağdaş bir meddahın kaleminden lisana geliyor… Sonunda kendimi mikrofonun karşısında buluyorum. Şu gerideki adam sensin diyor direktör. Ben miyim? Titrediğimi belirli etmemeye çalışarak perdedeki Şu adamı arıyorum, heyecandan adamın yüzünü bile göremeden, kim olduğunu anlayamadan sahne bitiyor, tekrar zıt manzara, amors dedikleri… (Literatür Yayıncılık)

Ne ararsanız vardı rengârenk sokaklarda

İrem Altuğ’dan San Francisco Başı. İrem ve Burcu, 2000 yılında ceplerinde topu topu 300 dolar ile dünyanın öbür ucunda bir şehre gitmeye karar verdiler. Ne kalacak yerleri, ne de tanıdıkları vardı; iki kişilik bir yalnızlıkla yola çıkmışlardı. Kente vardıklarında, masmavi gökyüzüne uzanmak için yarışa girmiş ihtişamlı gökdelenler onları karşıladı. Her yaştan, her ırktan, her tipten ve her tuhaflıktan beşere kapılarını açmıştı San Francisco. Grup elbisesinin altında pembe topuklu ayakkabılarıyla yürüyen amca mı, vücudunda dövdürecek yer kalmayınca, yüzüne dövme yaptıran genç kız mı, çıplak vücuduna file bir elbise geçirmiş gezen abi mi? Ne ararsanız vardı rengârenk sokaklarında. Lakin hayallerini gerçekleştirmek için geldikleri bu çılgın kent o denli herkesi çabucak kucaklamıyordu. Direnmek, çalışmak ve bazen de San Francisco’yu başa almak lazımdı! (Mona Kitap)

Eski düşmanlıklar, katliamlar, ihanetler

Yeşim Aslan’dan İsli Çocuklar: Maya. Müellif, kitapta kıyamet sonrası hayatta kalmış insanların suyla, toprakla ve havayla kurdukları etkileşim sonucu birbirlerinden ayrışmasını ve ortalarındaki ezelî-ebedî savaşı kimi vakit fantastik, kimi vakit distopik öğeler kullanarak anlatıyor.

Maya’nın dünyayı tekrar yaşanılabilir kılan gücü, Dualık isimli büyücü okulunun ulusu Şah Bilge’nin elindedir ama tılsım söner ve kıtlık baş gösterir. Doğu İmparatorluğu’nun koruyucusu Dualık ve Şah Bilge’ye olan inanç sarsılır, yerine kardeşi Mecnun Bakır’ın geçmesi beklenir. Ta ki Şah Bilge genç bir kızı işaret edene kadar… Eski düşmanlıklar, katliamlar, ihanetler… İnsanın kadim vakitlerden bu yana doğayı tarumar edişi ve bitmez tükenmez, istek dolu iktidar hırsı… (Mundi Kitap)

Travmalarınızı ve ruhunuzu iyileştirmeye çağırıyor

Ayten Zara’dan Ruhu Uygunlaştırmak. Hayat ve vefat, kendini gerçekleştirme seyahati, hayatın manası, özgürlük ve yalnızlık, sevgi hasreti ve şiddetin sonuçları insanlığın en derin meseleleridir. Muharrir, okuyucuyu kendisinden ya da hayatından mutlu hissetmediği vakitlerin sebepleri üzerine düşünmeye davet ediyor. Üşüdüğünüzde yahut yapayalnız hissettiğinizde bunun tek bir nedenden kaynaklanmadığını; yokluk, mahrumluk, sevgisizlik, nefret ve şiddet kaynaklı olabileceğini ferdî ve akademik deneyimlerinden yola çıkarak anlatıyor. Sizi, travmalarınızı ve ruhunuzu iyileştirmeye çağırıyor. (Nemesis Kitap)

Gönüllerin ve akılların karışacağı bir macera

Henry James’tan Aspern’in Mektupları. Muharrir, evvelden beri bir cazibe merkezi olan İtalya’da geçen bu küçük romanında okuru Venedik’te sıra dışı bir seyahate çıkarıyor. Amerikan edebiyatının en değerli ozanlarından birinin hayatına merak salan bir editör, inzivada yaşayan ancak gençliğinde ozanla büyük bir gönül macerası yaşadığına inanılan bir hanımefendiyi kandırıp elindeki büyük ustaya ilişkin mektupları almaya niyetlenir. Kendisini güçlü bir kiracı olarak göstererek, bu hanımefendinin meskenine giren genç adamın aslında bir öteki bayanı daha etkilemesi gerekmektedir. Böylelikle sıcak Akdeniz güneşi altında, aheste yaz mevsimi boyunca, Venedik kanallarında, meydanlarında ve görkemli saraylarında yaşanan, kimin kimi kandıracağının aşikâr olmadığı, gönüllerin ve akılların karışacağı bir macera ortaya çıkar. (Sia Kitap)

Kapitalizm nasıl sona erecek?

Wolfgang Streeck’ten Kapitalizm Nasıl Sona Erecek? Aksayan Bir Sistem Üzerine Yazılar. Çağdaş siyaset ve iktisat uzmanı müellife nazaran dünya değişmek üzere: İkinci Dünya Savaşı’nın gölgesinde bir ortaya gelen demokrasi ile kapitalizm yavaş yavaş ayrılıyor. Bir vakitler finans bölümünün aşırılıklarını kısıtlayan düzenleyici kurumlar çöktü ve Soğuk Savaş sonrası kapitalizmin son zaferinin akabinde, piyasaların liberalleşmesini geri alabilecek hiçbir siyasi kurum yok. Kapitalizm artık kritik bir durumda. Büyüme yerini sakinliğe bıraktı; eşitsizlik istikrarsızlığa yol açtı ve para iktisadına olan inanç neredeyse büsbütün ortadan kalktı. Dünya azalan büyüme, oligarşik idare, küçülen bir kamusal alan, kurumsal yozlaşma ve memleketler arası anarşiyle tanımlanır hale geldi ve bu hastalıkların tedavisi yok. Pekala, kapitalizm nasıl sona erecek? Bir patlamayla mı yoksa bir inlemeyle mi? (Tellekt Yayınları)

Bir hatalıyı daha yakalamak

Ahmet Ümit’ten Başkomser Nevzat 1 – Çiçekçinin Mevti. Muharrir okurlarının zihinlerinde canlandırdığı dünyası bu kere çizgi dünyamızın iki ustası İsmail Gülgeç’le Aptülika’nın kareleriyle hayat buluyor. Müellifin polisiye roman ve hikayelerinin efsanevi kahramanı Başkomser Nevzat, bizi bu üç çarpıcı macerada, yardımcıları Komiser Ali ve Kriminolog Zeynep’le bir arada İstanbul’un kadim semtlerinden farklı toplumsal yaşantıların dünyasına, insanın aşk ve onurunu korumak için neler yapabileceği ile yüz yüze getiriyor. Her katilin bir öyküsü vardır. O kıssa ki size insanı anlatır. Bir hatalıyı daha yakalamak… Bataklıkta sivrisinek avladığının farkındaydı… Polisliğin insan öğüten bir meslek olduğunu çoktan fark etmişti…

Uygun de polislik gerçek manada bir iş mi? Başkomser Nevzat. (Yapı Kredi Yayınları)

Hatay’ı geri alma süreci

Serhan Ada’dan Türk – Fransız İlgilerinde Hatay Sorunu 1918 – 1939. “20. yüzyılın birinci yarısında yaşanan dünya savaşlarını aslında 21 yıllık bir mütarekenin böldüğü tek bir büyük savaş saymak yanlışsız olur. Yenilen devletlerin birçok evvelden hâkim oldukları ülkeleri geri almak istediler. Türkiye ise Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte bütün Yakındoğu topraklarını yitirdiği halde, bunların üstünde hiçbir tez ve talepte bulunmadı; Misak-ı Millî’yle tanımlandığını öne sürdüğü ülke sonlarıyla yetindi. 1936-1939 devrinde Fransız mandası altında kalan Hatay’ı alması ise fevkalâde şartlarda gerçekleşen istisnai bir olaydır. Muharrir bu gelişmeyi genel olarak, dünya savaşları ortasındaki yılların Türk-Fransız bağlantıları bağlamında bütün detaylarıyla inceliyor. Şunu da eklemeliyim ki, Hatay’ı geri alma süreci, sadece bir dış siyaset sorunu olarak değil, o devir Türkiye’sinin genel idare anlayışı bakımından da büyük ehemmiyet taşımaktadır.” –Mete Tunçay. (Alfa Yayıncılık)

Planlar yapar, hileli yollara sapardı

Miyase Sertbarut’tan Karne İkramı At Kestanesi. Babası, Suphi’ye her devir sonunda karne ikramı olarak at kestanesi toplardı. Anlayacağınız biraz tuhaf bir adamdı. Lakin Suphi de pek olağan sayılmazdı, çalışmadığı hâlde imtihandan en yüksek notu alacağını umardı. Her imtihan öncesi kurnazca planlar yapar, hileli yollara sapardı. Bu nedenle başı beladan hiç kurtulmazdı. Taaa ki okul müdürü onu odasına çağırana dek… Suphi’yi seveceksiniz zira Suphi sizden biri, ya önünüzdeki sırada oturuyor ya gerinizdeki. Aman dikkat, yanınızda oturuyorsa işte o vakit yandığınızın resmi! (Altın Kitaplar)

Dokunaklı kıssa sevenler için

Gizem Hacımuto’dan Sofraya Bir Tabak Daha Koy. Eski bir apartmana bir kentin kaç farklı sesini sığdırabilirsiniz? Kaç rengini? Kaç anısını? Reçeli bir türlü tutturamayan Aysel, çorba içemeyen Melih, mücver yapamayan Erol, pilav pişirmekten kaçan Zeliha, esaslı bir ailenin kızı sıfatıyla mutfağa hiç girmemiş ancak günü geldiğinde kendisini yapayalnız bulmuş Şara Hanım, hiçbir tadı ayırt edemeyen Sinan, hiçbir kekin tanımını istediği üzere hayata geçiremeyen Nilgün, herkesin matemine helva yetiştirirken yeteneklerini acısı karşısında kaybeden Necibe… Enteresan, değil mi? Fakat problem çok daha derinlerde. Dokunaklı öyküleri sevenleri bu kitapta his yüklü bir seyahat bekliyor… (Bilgi Yayınevi)

Mistisizmle örülü bir aşk öyküsü

İvan Turgenyev’den Klara Miliç. Devrinin Avrupalı bakış açısına sahip tek Rus müellifi olarak anılan muharririn evvel “Ölümden Sonra” ismiyle yayımlamayı düşündüğü fakat ispritizma suçlamalarına maruz kalacağını düşünerek ismini değiştirdiği hikayesi kitap muharririn son devir yapıtlarından biridir. Sabahattin Ali’nin de Kürk Mantolu Madonna romanında atıfta bulunduğu kitap, öteki bir deyişle vefattan sonra başlayan, mistisizmle örülü bir aşkın öyküsüdür. (Can Yayınları)

Meslek, sıhhat, aile ve hayat hakkında

Maye Musk’tan Bir Bayan Plan Yaparsa. Hayatta tüm olan biteni denetim edemezsiniz, lakin hayalini kurduğunuz yaşama her yaşta sahip olabilirsiniz. Tek yapmanız gereken şey, iyi bir plan… Muharrir çarpıcı ve sıkı örülmüş bir aile ve arkadaş etrafına sahip, şık, büyüleyici, memleketler arası bir harika model… Ve 71 yaşında. Lakin hayat onun için her vakit kolay ve ışıltılı değildi. 31 yaşındaki bekâr anne, üç çocuğunu yoksulluk içinde geçindirmeye çalışırken, büyük vücut modeli olarak kilo meseleleriyle başa çıktı, modellik sanayisindeki yaş ayrımcılığının üstesinden geldi ve hayatı boyunca saygın bir diyetisyenlik mesleği sürdürdü. Bu kitap hayatınızın belli periyotlarında yaptığınız seçimlerin ilerleyen yıllarda nasıl da şaşırtan ve heyecan verici biçimlerde size birer mükâfat olarak geri döneceği konusunda zihninizi aydınlatacaktır. Samimiyetle kaleme alınmış kullanışlı bir rehber sayılabilecek bu kitap, meslek, sıhhat, aile ve hayat hakkında tavsiyelerle dolu… (Destek Yayınları)

İkimizden ibaret bir dünya

Bilgehan Uçak’tan Akşamlar Artık Serin. Bu serseriyle alıp başımı gitmek istiyorum! Küçücük bir kıyı kasabası tahminen, beyaz sıvalı bir mesken. Tahminen romanlardaki üzere, kış günü yaz otelleri. Kalorifersiz. Birkaç kesim eşya, duvarlarda tablolar. Dolapta battaniyeler. Herkes dedikodumuzu yapacak: Aramızdaki yaş farkı, küçümseyen bakışlar, bıyık altında gülümsemeler… Biz meydan okuyacağız. Elinde iki demet çiçekle gelecek! Sahir Kırtay konuşacağız yatakta, kimse anlamayacak bizi. Kimi geceler, o fecî yalnızlığımızdan bir an olsun kurtulmak için sevişeceğiz. Sonra, beraberken bile aşılması mümkün olmayan o yalnızlık kuşatacak. İkimizden ibaret bir dünya. (Everest Yayınları)

Ömrün yolunda menzile yürürken

Aydın Baykara’dan Aynasız İnsan. Muharrir’in, insanın zihinsel ve toplumsal hayatı üzerine yayımlanmış iki kitabı var. Kitap ile bu kez muharrir, bireyin davranış ve istencini tutsak alan içsel olguları bahis alıyor. İnsanın, yüzeyin altındaki gerçek dürtüleri ile yüzleşmemesini öz eleştirel bir üslupla hicvediyor. Ömrün yolunda menzile yanlışsız yürürken nasıl tek taraflı kulvara sokulduğumuzu şiirle anlatıyor. Bu kitapta teması (Yunus Emre’nin deyişiyle) insanın kendini tanıması, bilmesi olan ikinci çeşit (didaktik-eleştirel) şiirler tartıdadır. Kitap, bunların yanında lirik şiirler ve deneme olarak, gülümseteceğini umduğum, alışılmadık tipten beyitler, dörtlükler de içermektedir. (KDY)

Sözcü