Dr. Özsoyeri sözünde, “Erdal Bey’in yapmış olduğu kusurlu işler münasebetiyle hakkında birçok dava bulunmaktadır. Erdal Gerçek ilkokul mezunudur tıbbi müdahale yapma yetkisi yoktur. Lakin buna karşın kendisi doktorluğa özenmektedir, birçok tıbbi müdahalede bulunmuştur. O gün ben Kübra Hanıma tıbbi müdahalede bulunmasına müsaade ettim zira ben onun yanında çalışıyorum. Kendisi benim patronumdur. İtiraz etmiş olsam beni işten kovardı” dedi.

Dr. Özsoyeri tabirinde, dolgu sürecinden sonra Kübra Boyraz’ın kötüleştiğini hastaneye gitmek istemediğini, annesinin kızmasından çekindiğini söylediğini ileri sürdü.

“İLK DOLGUYU BEN YAPTIM HİÇ SORUN OLMADI”

Kübra Boyraz’ı iki kere gördüğünü, birinci dolgusunu da kendisinin yaptığını anlatan Dr. Özsoyeri, şunları söyledi:

* Kübra Hanım, Ömer E’nin  randevu verdiği ve Beylikdüzü’nde bulunan iş yerine gelen müşterilerden biridir. Birinci etapta 7 Temmuz’da Kübra Hanım geldi ve birinci görüşmeyi ben yaptım.

* Kalça dolgusu yaptırmak istediğini söyledi. Ben birinci süreci yaptım. Hiçbir sorun olmadan da kendisi gitti. Sonra 19 Eylül’de tekrar randevu verilmiş. Kübra Hanım 19 Eylül’de geldi ve kendisiyle oturduk.

* Uzun müddet konuştuk. Boyun fıtığı olduğum için kendisine süreç yapamayacağımı Kübra Hanım’a söyledim. O da ‘tamam sorun değil yarın gelirim’ dedi ancak, Erdal Gerçek bana hitaben ‘ben yaparım’ dedi. Daha sonra Erdal Beyefendi ve Kübra Hanım odaya girdiler. Ben de odaya girdim lakin, daha sonra bana telefon geldi, ben odadan çıktım.

FOTO: DHA

“AH DİYE BİR SES DUYDUK” 

Dr. Özsoyeri kapı çalınca odadan çıktığını ve kısa müddet sonra odadan “ah” diye bir ses duyulduğunu söylediği sözünde şunları anlattı:

* O ortada kapı çaldı, Bülent Beyefendi geldi. Bülent Beyefendi ile biz koridorda yürürken ‘ah’ diye bir ses duyduk. Erdal Bey’in elinde enjektör vardı. Onu da gördük.

* Kübra Hanım odadan çıkarak salona geldi. Biraz oturdu, sonra ‘benim tansiyonum düştü’ dedi. Kendisine ayran verdik, tahminen kan şekeri düşmüş olabileceğini düşündüğümden, lokum verdik. Sonra Kübra Hanım ‘ben iyiyim’ dedi.

* Balkona çıktık, biraz sohbet ettik. Sonra Kübra Hanım ‘benim tansiyonum bayağı düşmüş sanırım’ dedi.

* Ben de sizi hastaneye götürelim dedim. Sonra bunu birkaç sefer tekrarladım. Fakat kendisi hiçbir halde bunu kabul etmedi.

“HASTANEYE GİDERSEM ANNEM BANA KIZAR” ARGÜMANI

Şanssız bayanın hastaneye giderse annesinin kendisine kızacağını söylediğini ileri süren Dr.  Özsoyeri “Hastaneye gidersem annem bana kızar, dedi. Sonra biz de ‘sizi meskeninize bırakalım’ dedik. Yeni taşındıkları için oturduğu konutun adresini bilmiyordu. Annesine telefon ederek oturduğu sitenin adresini öğrendi. Sonra biz de Erdal Beyefendi, Kadriye Hanım, Ömer Beyefendi ve Bülent Beyefendi ile Erdal Bey’in otomobiliyle Kübra Hanım’ı konutuna götürdük. İş yerimiz orada olduğu için Erdal Beyefendi, Ömer Beyefendi ve Bülent Bey’le İzmir’e döndük. Ömer Beyefendi bana Kübra Hanım’ın öldüğünü söyledi. Toplumsal medya hesabından araştırdığımda öldüğünü öğrendik. Daha sonra polisler bizi arayarak söze çağırdılar. Biz de tekrar İzmir’den söz vermek üzere İstanbul’a geldik” diye konuştu.

“ERDAL YANLIŞSIZ DOKTORLUGA ÖZENİYOR, HAKKINDA ÜÇ DAVA VAR”

Dr.  Özsoyeri, 32 yıllık meslek hayatında hiçbir davası olmadığını söz ederek “Mesleğimle ilgili hiçbir kusurum yanlış bir sürecim yoktur. Lakin Erdal Bey’in yapmış olduğu kusurlu işler hasebiyle hakkında birçok dava bulunmaktadır. L.Ş., A.Y. ve hala süren R.H. isimli bireylerle ilgili davası var. Erdal Hakikat ilkokul mezunudur tıbbi müdahale yapma yetkisi yoktur. Lakin buna karşın kendisi doktorluğa özenmektedir, birçok tıbbi müdahalede bulunmuştur. O gün ben Kübra Hanıma tıbbi müdahalede bulunmasına müsaade ettim zira ben onun yanında çalışıyorum. Kendisi benim patronumdur. İtiraz etmiş olsam beni işten kovardı. Ben tabibim benim anatomi bilgim var. Bu türlü bir vakaya ben neden olamam. Üzerime atılı suçlamayı kabul etmiyorum” dedi. (DHA)

Sözcü