Gelecek Partisi Genel Lider Yardımcısı Selçuk Özdağ, katıldığı programında Ahmet Davutoğlu ve kendisinin AKP’den ayrılış süreciyle ilgili parti içi darbe tezleri ve partideki yolsuzluk savlarıyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Selçuk Özdağ, AKP’den ayrılışı sürecini şöyle anlattı;

“CUMHURBAŞKANININ ELİ PARTİNİN ÜZERİNDEYDİ”

*Biz Katar’daydık. Katar öncesinde kimi konuları MKYK’da MYK’da olsun hissetmeye başlamıştık. Sayın Cumhurbaşkanının eli partinin üzerindeydi. Hem Cumhurbaşkanlığı yapmak istiyor, hem AK Parti’nin genel başkanlığını yapmak istiyor, hem başbakanlık yapmak istiyordu; hatta 15 Temmuz’un birinci yıl dönümünde meclis başkanlığı da yapmak istedi. Bunu gözlemliyorduk.

*Kendisiyle bir kez uzun bir saati aşan konuşma yapmıştık. O vakit da anlamıştım. Ahmet Davutoğlu ile Recep Tayyip Erdoğan’ın ortasında ihtilafları olduğunu gözlemlemiştim.

“MİLLETVEKİLİ YAPMAK İÇİN SIRAYA GİRDİLER”

*Bu ihtilaflar neydi? Birincisi, milletvekilliği listeleri yapılırken Berat Albayrak’ın milletvekili olmasını istememiştik. Zira 7 Haziran seçimlerine gittiğimizde 3 periyodu dolduran AKP milletvekillerinin çabucak hemen tamamının -istisnaları tenzih ederim- kızlarını, oğullarını, gelinlerini, damatlarını, ağabeylerini, eşlerini milletvekili yapmak için sıraya girdiklerini gözlemledik.

*Bunun üzerine de zati 49,9 oy aldıktan sonra erken seçim öncesi koalisyon sürecinde Cumhuriyet Halk Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi ile o süreç yürütüldü. Akabinde bir erken seçim kararı alındı. Erken seçimde biz hiçbir milletvekilinin birinci ve ikinci dereceden akrabalarının milletvekili olmasını istemedik.

“ERDOĞAN, ‘AKRABAM DEĞİL, DAMADIM’ DİYE SAVUNDU”

*MYK’da bir karar aldık. Bu kararı Sayın Cumhurbaşkanı bozdu. Berat Albayrak’ın akrabası olmadığını, damadı olduğunu söyleyerek onun listede olmasını istedi.

*Bir sefer öncelikle bu etik değildi. Bu partinin genel lideri Ahmet Davutoğlu idi. Artık siz Cumhurbaşkanı olmuşsunuz. Partiler şahısların değildir. Partiler kurucularının değildir. Partiler milletindir. Kurarsınız lakin o devlete, millete aittir. Birinci sorun buradan oldu.

“BİNALİ YILDIRIM’IN BAKAN OLMASINI İSTEMEDİK, KARŞI ÇIKTILAR”

Selçuk Özdağ, daha sonra şu sorunların yaşandığını anlattı:

*Hükümet olduk, yüzde 49,5 oy aldık. Binali Yıldırım beyin Ulaştırma, Denizcilik ve Habercilik bakanı olmasını istemedik. Zira çocukları denizcilikle uğraşıyordu. Bunun etik olmayacağı söylendi. Burada da Sayın Cumhurbaşkanının bir karşı koyuşuyla karşı karşıya kaldık.

“SİYASİ ETİK YASASI ÇIKARSA İLÇE LİDERİ BİLE BULAMAYIZ”

*Ardından o süreç içerisinde bir imar yasası çıkaralım dedik. Böylelikle Türkiye’deki belediyelerde birtakım istismarları, sanayicilerin bile arsa alıp belediyelerle görüşerek rant peşinde koştuklarını, yatırımların durduğunu gözlemleyince Sayın Davutoğlu imar yasası çıkarmak istedi.

*Bunu da engellediler. Sayın Başbakan (Davutoğlu) birinci evvel Türkiye’de parti içinden başladı. ‘Bir milletvekili, mal varlığı bugünkünden yarın bıraktığı vakit artıyorsa bunun hesabını sorarım. Siz de benim mal varlığım artarsa benden hesabını sorun’ diyerek parti içinde çaba başlattı siyasi etik konusunda.

*Siyasi ahlak yasası çıkarmak istedik buna da mahzur oldular. Orada şunu söylediler, ‘Biz ilçe lideri bulamayız’ dediler. Bir sorun de buradan doğdu.

“MİLLETİN VERDİĞİ KOLTUĞU PARTİ İÇİ DARBEYLE ALDILAR”

*Ardından yolsuzluğu ve hırsızlığı tedbire yasası çıkartalım diyerek çaba sarf ettik. Bunda da tıpkı halde karşı çıktılar. Sayın Ahmet Davutoğlu’na milletin vermiş olduğu koltuğu, bir parti içi darbeyle ellerimizden almak istediler ve başardılar bunu.

*Biz Katar’dayken sabaha karşı geldik. Geldikten sonra birkaç saat uyuyarak MKYK toplantısına gittiğimizde özel kalem müdürüm bana bir imza toplandığını söyledi. Sayın Davutoğlu’nun vazifesi bırakması isteniyor dendi.

*İl ve ilçe liderleri atamaları üzere yetkiler Davutoğlu’na verilmişti. Geldiğimizde bu yetkilerin Mustafa Ataş beyefendiye verilmesi kriz çıkardı. Bu bir tahkir hareketiydi.

“FETÖ PARMAĞI VARDI”

Davutoğlu’nun partiden ayrılması sürecinde FETÖ parmağı olduğunu da tez eden Selçuk Özdağ, şöyle konuştu:

*FETÖ’yle ilgili uğraşta Sayın Davutoğlu, başbakan olduğu vakit bunların MİT, Emniyet’ten gelen bilgilerle üst kademesinde bulunanları tasfiye etti. Bu türlü bir örgütün çabucak tıpkı anda Sayın Davutoğlu’na karşı reaksiyon koymasını sağladı.

*Bu, Recep Tayyip Erdoğan operasyonuydu. Bunun yalnızca Recep Tayyip Erdoğan’ın egosu nedeniyle yapılmış olan bir operasyon olmadığını düşünüyorum. Burada FETÖ parmağının olduğunu da düşünüyorum.

*Manisa’da ikinci periyot milletvekili olmamam için çok çalıştılar. Zira ben onların dediklerini yapmadım, onların dediği şahısları atatmadım. ‘Siyaset kurumunu hiç bir kimseye bırakamayız, ben vesayetçiler tarafından yönetilmem’ dedim. ‘Siyasetçiyim, iktidar partisinin milletvekiliyim, biz yönetiriz, niçin bir cemaat yönetsin, niçin gelsin onlar bana istedikleri kişiyi atatsınlar’ diyerek onlarla çaba ettim.

*Onlar da benim ikinci devir milletvekili olmamam için çok çalıştılar. Çok taraflı bir efor içerisinde de Ahmet Davutoğlu tasfiye edilmiştir, parti içi bir darbe yapılmıştır.

“EVET OYU VERDİĞİM İÇİN ÖZÜR DİLERİM”

*Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne de karşı çıktık biz. ‘Sizi güçlü başbakan yapalım, siz gelin, bir yandan biz CHP ve MHP ile görüşelim, sizi AKP’nin tekrar başında görelim. CV’nizde bir Cumhurbaşkanlığı makamı var. Tekrar partinin başına gelin. Madem benimle anlaşamadınız, daha sonra gelecek olan bireylerle de anlaşamayacaksınız. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ve Devlet beyin peşine takılmayın. Gelin sizi başbakan yapalım. Sembolik bir cumhurbaşkanımız olsun. Bütün yetkileri siz kullanın. Hem genel lider hem başbakan olun’ dedik. Sayın Cumhurbaşkanı bunu kabul etmedi.

*Dilekçemi yazmıştım, partiden istifa etmiştim. Cumhurbaşkanı beni aradı. Yarım saat konuştu. İstifa etmememi rica etti. Benim orada siyasi yanlışlarımdan bir tanesi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne evet oyu vermiş olmak.

*Milletimden bir sefer daha özür diliyorum. Sahiden evet oyu vermemeliydik. Bugünleri yaşamasaydık hain olarak bu krizlerin tamamını bize yükleyeceklerdi. Bir başka yanılgım o gün istifa mektubumu geri çekmiş olmamdı. Ben istifa etmeliydim o gün.

Sözcü