2020 yılında en çok konuşulan yatırım araçlarından olan altın, ABD tahvil faizlerindeki yükselişin tesiriyle problemli günler geçiriyor.
ABD’de 10 yıllık tahvil faizlerinin 2016’dan bu yana birinci kere yüzde 1.61 düzeylerine kadar tırmanması inançlı liman olarak görülen altının ons fiyatının 1.720 dolar düzeyinin aşağısına inmesine neden oldu.
15 Şubat’ta 1.818 dolar olan altının ons fiyatı ortadan geçen 10 gün içinde 100 dolardan fazla paha yitirdi.
Dolar/TL’de geçen hafta görülen en düşük düzey olan 6.9’lardan başlayan yükselişle birlikte TL bu yılki kazanımlarının tamamını kaybetti.
Geçen hafta 6.9’a kadar gerileyen dolar/TL dün 7.25’e kadar yükseldikten sonra gece en yüksek 7.44’ü gördü. Bugün görülen en düşük ve en yüksek güniçi düzeyler ise 7.31 ve 7.4850 oldu.
Doların Türk lirası karşısında bedel kazanması nedeniyle yurtiçinde altın fiyatlarında daha az kayıp yaşandı.
Kapalıçarşı’da gram altının fiyatı yüzde 0.72’lik kayıpla 410 liraya geriledi.
Altın yatırımcıları, ABD’de 1.9 trilyon dolarlık teşvik paketinin devreye girmesiyle birlikte fiyatların tekrar yükselişe geçmesini bekliyordu. Bugün, Goldman Sachs, altın fiyat varsayımını ons başına 2300 dolardan 2000 dolara düşürdü.
PİYASALARIN GÜNDEMİ
Piyasalarda takip edilen ana gündem hususları ortasında aşılama süreci, ABD ve AB ile münasebetler de değerini müdafaayı sürdürüyor.
Birtakım yatırımcılar TL’de yaşanan bedel kaybını süreksiz görürken kimi yatırımcılar ise iktisat siyasetlerinin sürdürülebilirliğine ait tasalarla tekrar kıymet kayıpları bekliyor. Beklentilerin birbirinden bu kadar farklılaşması ise volatiliteyi beraberinde getiriyor.
Rabobank gelişmekte olan para üniteleri stratejisti Piotr Matys, “Piyasalardaki bu düzeltme katiyetle sancılı fakat böylesine güçlü bir bedel yararı varken bunun üzere hayli sert düzeltmelere hazır olmalısınız. TL’deki kıymet yararı bu hareketle durmuş olabilir fakat bu kıymet çıkarının şimdi bittiğini düşünmüyorum. Dolar/TL’nin gördüğü en düşük düzey olan 6.9’ın bu yılın taban noktası olmasını beklemiyorum. Global piyasalarda sakinlik tekrar sağlandığında dolar/TL’de yılın yeni taban düzeyinin 6.5’e kadar mümkün olduğunu düşünüyorum” dedi.
Türkiye’de Kasım ayı başında iktisat idaresinde değişim yaşanmış ve rezerv satışlarıyla desteklenen düşük faize odaklı alışılagelmişin dışındaki siyasetlerden vazgeçilmişti.
TCMB’nin başına Naci Ağbal’ın gelmesiyle yaşanan bu değişimle birlikte siyaset faizi %17 ile gelişmekte olan ülkeler ortasından en üst sıraya yerleşmiş ve enflasyonu düşürmeye odaklı bir siyaset benimsenmeye başlamıştı. TL bu devirde dolar karşısındaki bedel çıkarlarını %20 üzerine taşımış lakin bu trend geçen hafta prestijiyle yerini siyasetlerin sürdürülebilirliğine ait kaygılara ve global baskıya bırakmıştı.
TCMB’nin %17 düzeyindeki siyaset faizinin beklenen enflasyona nazaran gelişmekte olan para üniteleri ortasındaki en yüksek gerçek faizlerden birini sunması işlemcilere nazaran TL’deki sert paha kayıplarına karşın yeniden de “avantaj” sağlıyor.
Fakat tıpkı vakitte bu yüksek faiz hala siyasi tartışma yaratmaya devam ediyor ve son devirde siyasetçilerin açıklamalarıyla birleşerek TL’yi baskılayan bir öge olmaya da devam ediyor.
Rezerv tartışmaları ile gündeme gelen Hazine ve Maliye eski Bakanı Berat Albayrak’ın yine kabinede vazife alma muhtemelliğine ait söylentiler de bu hafta piyasanın gündemine oturdu.
Merkez Bankası (TCMB) rezervlerinde, iktisat idaresinde Kasım ayında yaşanan değişim öncesi iki senede yaşanan 128 milyar dolarlık kayıpla başlayan tartışmalar kısa müddette yerini kabine revizyonuna ait tartışmalara bıraktı.
Son olarak Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut Türkiye’deki para siyaseti uygulamalarını eleştirerek faiz siyasetiyle paranın bedelinin korunamayacağı söyledi. Bulut daha evvel de yüksek faizin yurtdışına sermaye tranferine neden olacağı eleştirisi getirmişti.
Sözcü
