AKP iktidarının 19. yılıyla ilgili açıklamada bulunan Karamollaoğlu, “19 yılın akabinde bugün soruyorum; müreffeh, güçlü, özgür, öncü ve adaletin hakim olduğu bir Türkiye’de mi yaşıyoruz? Bugün 3Y ile aktif çaba edilen bir Türkiye ile mi yoksa yasakların, yolsuzlukların ve de yoksulluğun tepe yaptığı bir Türkiye’de mi yaşıyoruz?” dedi. Karamollaoğlu, geçtiğimiz günlerde partisinin küme toplantısında, CHP başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik linç ve atak imgelerini izleten Erdoğan’a da reaksiyon gösterdi.

Saadet Partisi Genel Lideri Temel Karamollaoğlu, partisinin haftalık basın toplantısında konuştu, gündeme ait değerlendirmelerde bulundu.

“AKP’YE KREDİ AÇANLAR…”

Bugün AKP iktidarının 19. yılı olduğunu anımsatan Karamollaoğlu, şunları söyledi;

*19 yıldır AK Parti, ülkeyi tek başına yönetmektedir. Pekala, bu 19 yılın akabinde nasıl bir tablo ile karşı karşıyayız? 19 yıllık karneyi iktidar kendisine yakıştırıyor mu?

*19 yılın akabinde bugün soruyorum; müreffeh, güçlü, özgür, öncü ve adaletin hakim olduğu bir Türkiye’de mi yaşıyoruz? Bugün 3Y ile faal gayret edilen bir Türkiye ile mi yoksa yasakların, yolsuzlukların ve de yoksulluğun tepe yaptığı bir Türkiye’de mi yaşıyoruz?

*Sadece soruyorum. Bu soruları sorarken de muhatap olarak iktidar yöneticilerinden çok vatandaşlarımızı, bilhassa de AK Parti’ye bugüne kadar içtenlikle daima dayanak vermiş vatandaşlarımızı alıyorum. Ve görüyoruz ki bugüne kadar AK Parti’ye büyük krediler açan sizler de bugünkü tablodan rahatsızsınız, biliyoruz.” biçiminde konuştu.

“19 YILLIK KARNEYİ KENDİNİZE YAKIŞTIRABİLİYOR MUSUNUZ?”

“Şimdi de AK Parti yöneticilerine soruyorum; pekala siz, bu 19 yıllık karneyi kendinize yakıştırabiliyor musunuz?” diye soran Karamollaoğlu, “Erdoğan bugünkü Türkiye tablosu karşısında ne hissediyor? Dünyanın birinci 10 iktisadı ortasına girecektik. 17. sıradan 22. sıraya düştük.  İhracatta yüksek ve ileri teknolojili eserlerin hissesini %20’ye çıkaracaktık. %2.7’de kaldık. İşsizliği %5’e indirecektik… Yalnızca resmi sayılar %12’nin üzerinde… Yoksulluk sonunun altındaki nüfusu azaltacaktık. Bugün 60 milyondan fazla insan yoksulluk hududunun altında. Bilişim hacmini 160 milyar dolara çıkaracaktık. 27 milyar dolar civarında kaldık. Yapılan son araştırmaya nazaran, milletimizin %25’i hiç et alamadığını, %8’i hiç meyve alamadığını, %10’u da hiç süt alamadığını tabir ediyor.” açıklamasında bulundu.

“ERDOĞAN’A SORUYORUM…”

Karamollaoğlu, geçtiğimiz günlerde partisinin küme toplantısında, CHP başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik linç ve taarruz imgelerini izleten Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Lideri Erdoğan’a şu sözlerle reaksiyon gösterdi:

*Nasıl olur da bir Cumhurbaşkanı, ana muhalefet partisi genel liderinin uğradığı saldırıyı ‘oh olsun’ dermiş üzere canlı yayınlarda izletebilir? Nasıl olur da herkesi temsil etmesi gereken, herkesi kucaklaması gereken bir Cumhurbaşkanı, bir diğer siyasi partinin önderinin uğradığı atakla ilgili ‘Dersini aldı, daha neler olacak’ diyebilir?

*Erdoğan’a soruyorum ve sahiden de merak ediyorum; daima arbede ederek, ayrıştırarak, ötekileştirerek, yok sayarak, amaç göstererek, bir diğer fikri küçümseyerek, o fikre sahip olanlara düşmanca yaklaşarak hangi sorun çözülebilmiş?

*AK Parti Genel Lideri kimliğinizi, Cumhurbaşkanı kimliğinizin önüne geçirmesini şaşkınlıkla karşılıyor, esefle görüyorum.

“SERT BİR KIŞ BİZİ BEKLİYOR”

Karamollaoğlu, son aylarda çabucak her kalem gelen artırım yağmuruna da reaksiyon gösterdi. “Son günlerde en çok duyduğumuz söz ‘zam’ oldu” diyen Karamollaoğlu, kelamlarını şöyle sürdürdü;

“Sert bir kış bizi bekliyor. Şimdi kış başlamadan doğalgaz ve elektriğe gelen artırımlar da bu kışın güçlü geçeceğinin habercisi gibi… Yalnızca Ekim ayı içerisinde doğalgaz ve akaryakıt eserlerine 10’dan fazla artırım geldi. 29 kuruş, 44 kuruş, 35 kuruş… Hepsi de peş peşe… Her ne kadar TÜİK sayıları güzelleştirmeye çalışsa da; milletin çarşı-pazarda, mutfağında, cebinde hissettiği enflasyon yüzde 50’leri, yüzde 100’leri aşmış durumdadır. En öncelikli bahsimiz; bu artırım yağmuruna bir son vermek, hayat pahalılığına tahlil üretmek olmalıdır. Yersiz ve gereksiz tartışmaların, insanımızın öncelikli taleplerinin önüne geçmesine müsaade edemeyiz ve etmeyeceğiz.”

Sözcü