Abdulhamit Gül, hukuk sistemindeki badireyi Ankara’da düzenlenen Ceza Hukukunda Alternatif Tahlil Yolları Sempozyumu’nda kıymetlendirdi.

“Bırakın adalet yerini bulsun, isterse kıyamet kopsun. Yargı konjonktüre, birilerinin dediğine bakmaz. Yargı evraka, vicdanına, hukuka, Anayasa’ya bakar” diyerek, toplumun büyük kısmının beklentisini lisana getirdi.

Adalet Bakanı Gül, bu bildirisinin gerisinde da yargı mensuplarına, “Hiç kimsenin tavsiyesine, talimatına bakarak değil, evraka bakarak, vicdanınıza nazaran karar verin” diye seslendi. Bu mevzuda “hakim ve savcıların yanında kararlı formda duracaklarına” ait de kelam verdi.

Adalet Bakanı Gül’ün bu kelamları, hükümetin, iktisatta güç duruma düştüğü vakit lisana getirdiği “hukuk sistemini güçlendireceğiz” vaadini hatırlattı. Uzmanlar ise demokrasinin güçlenmesi, iktisadın düzelmesi için öncelikle atılması gereken adımın, “yargının tarafsız ve bağımsız olmasını sağlamak, hukuk devletinin gereklerini yerine getirmek” olduğuna dikkat çekti.

UYGULAMA ÇOK FARKLI…

Yargıdaki son uygulamalar da Bakan Gül’ün dün yaptığı açıklamanın bir temenni olduğunu, gerçek durumu yansıtmadığını gösterdi. SÖZCÜ müellif ve yöneticilerine temelsiz ve kanıtsız tezlerle ceza verilmesi, bu haksızlık yüzünden SÖZCÜ Gazetesi’nin sahibi Burak Akbay’ın, 4 yıldır “canından çok sevdiği” memleketine gelememesi, işlerinin başında olamaması “adaletsizliğin” en somut göstergesi oldu.

Cumhuriyet’in müellif ve yöneticilerinin Yargıtay’da beraat etmelerine karşın davalarının sonuçlandırılmaması, Müyesser Yıldız, Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu ve Murat Ağırel üzere muharrir ve gazetecilerin, aylarca cezaevinde tutulduktan sonra Bakan Gül’ün tabiriyle “Pardon” denilerek hür bırakılmaları, muhalif isimlere karşı yürütülen ‘cadı avında evraka ve vicdana bakılmadığını’ ispatladı. Buna karşılık, maksat aldıkları bireylere hakaret yağdıran yandaş isimler hakkında ise kanıt, doküman ve şikayetlere karşın süreç yapılmaması adalet hissini zedeledi.

ŞİKAYET ETTİ SANIK OLDU

İşte bu adaletsizliğin en çarpıcı örneği, dokümanını yan sütunda yayınladığımız merhum gazeteci Ertuğrul Akbay’a atılan iftirayla ilgili şikayetin 2 yılda sonuçlandırılmaması oldu.

Bu süreç şöyle gelişti: Ertuğrul Akbay’a, Türkiye Gazetesi ve TGRT Haber kanalında, “15 Temmuz gecesi FETÖ’cüler ile Facebook üzerinde konuştuğu” iftirası atıldı. Akbay, bu tezle ilgili şikayetçi oldu. Savcılık, belgede kapalılık kararı verdi.

Son derece sağlıklı bir insan olan nizamlı beslenen ve spor yapan Ertuğrul Akbay, bu iftira karşısında duyduğu ıstırap nedeniyle sık sık rahatsızlanmaya başladı ve kısa bir müddet sonra da ömrünü yitirdi. Bu süreçte, Akbay’ın şikayetiyle ilgili neler yapıldığını öğrenmek isteyen avukatlara, savcılıktan 1.5 yıl sonra “kısmi” cevap verildi.

İFTİRACILARA SÜREÇ YOK!

Bu karşılıkta, gerçek şüpheliler hakkında değil, asıl mağdur olan Ertuğrul Akbay hakkında “şüpheli” sıfatıyla soruşturma yürütüldüğü anlaşıldı. Bu süreçte bir eksper atandığı ve eksperin, “Türkiye Gazetesi’nin doküman dediği uydurma bilgiler üzerinde oynama olduğu, mantıklı olmayan kusurlar içerdiği, gerçeği yansıtmadığı ve kanıt olarak kullanılamayacağı” tarafında rapor verdiği de öğrenildi.

Savcılık, avukatlara, bu rapor doğrultusunda merhum gazeteci Ertuğrul Akbay hakkında “takipsizlik” kararı verildiğini de bildirdi. Ertuğrul Akbay’a iftira atmak için evrak uydurulduğu ve kumpas kurulduğunu, yaptırdığı soruşturmada şahsen kendisi ortaya çıkaran savcılık, ortadan geçen onca müddete ve yaşanan acı mağduriyete karşın iftirayı atan Türkiye Gazetesi ve TGRT Haber kanalı hakkında ise şimdi hiçbir süreç yapmadı.

Merhum gazeteci Ertuğrul Akbay.

YILMAZ ÖZDİL’E VERİLEN CEZA MECLİS’E TAŞINDI

Müellifimiz Yılmaz Özdil’e, üç yıl evvel devrin Genelkurmay Lideri Hulusi Akar’a, “Onunla gezmeye bile gitmem” dediği için verilen 5 aylık mahpus cezası siyasetin de gündemi oldu.

* SÖZCÜ Davası’nda Emin Çölaşan, Necati Gerçek ve Metin Yılmaz mahkûm edildiler; Halk TV, Tele 1 günlerce karartıldı; gerçeğin peşindeki gazetelere ilan ambargoları uygulandı.

* Biz burada ıslahat yaptık; haber, tenkit hata olmayacak diye kendimizi kandırırken gazeteciler haberi, eleştirisi, toplumsal medya paylaşımı nedeniyle yargılanmaya, tutuklanmaya devam ediyor.

* Yargı eliyle yapılan bu haksızlıklar yalnızca mağduriyet yaratmıyor, ülkemizin dünyadaki prestijini da zedeliyor.

İŞTE ADALET ARAYIŞININ BELGESİ

Avukat İsmail Yılmaz tarafından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Kabahatler Soruşturma Bürosu’na iletilen dokümanda şu tabirler yer aldı:

MEVZU: Soruşturmanın hızlandırılması ve şüphelilerin cezalandırılması talebimizdir.

AÇIKLAMALAR:

1. Müvekkilimiz merhum Ertuğrul Akbay tarafından, Türkiye Gazetesi ve TGRT Haber isimli televizyonda, şüpheliler tarafından ortaya atılan, “15 Temmuz Gecesi FETÖ’cüler ile facebook üzerinden konuştuğu iftirası” sebebiyle şikayetçi olunmuştur. Tarafımızca bu iftiraya bahis bilgilerin FETÖ taktiği ile sonradan oluşturulduğu, müvekkilimin bu türlü yazışmaları ve paylaşımları olmadığı belirtilmiştir.

2. Bu şikayetimiz sonrası evrakta kapalılık kararı verilerek, müvekkilim belgenin müşteki şüphelisi olmuştur. Yani müvekkilimiz, güya FETÖ ile yazışmış üzere kıymetlendirilerek, hakkında soruşturma yürütülmüştür.

3. Huzurdaki belge kapsamında, zımnilik kararı kapsamı dışında kalan evraklardan, – “gizlilik kararı”, “bilirkişi raporu”, “ifade tutanağı” üzere evraklardan – birer suret tarafımıza verilmesi tekraren istenmiş, fakat talebimiz 21.09.2020 tarihinde kısmen karşılanarak, 03.04.2019 tarihli uzman raporu tanziminden 1,5 yıl sonra tarafımıza verilmiştir.

4. 03.04.2019 tarihli eksper raporuna nazaran kelam konusu bilgilerin üzerinde oynama olduğu, mantıklı olmayan yanılgılar içerdiği, gerçeği yansıtmadığı, kanıt olarak kullanılamayacağı belirtilmiştir. Bunun üzerine müvekkil hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmiştir. Yani şüphelilerin müvekkil güya FETÖ’cü imiş üzere kanıt oluşturduğu, hem kamuoyunu hem de yargıyı yanılttığı, müvekkile iftira attığı ortaya çıkmış, savcılık kararı ile katılaşmıştır.

5. Uzman raporu ile birlikte tarafımıza verilen kuşkulu Ahmet Demirbaş söz tutanağında, kuşkulu vekilinin beyanında, “Bizim husus ile ilgili bilhassa savcılığınızda bilgi sahibi olduğumuz başka belge istikametinden 2019/17380 sor. sayılı belge istikametinden belge fotokopisini aldıktan sonra ek ve detaylı beyanlarımız da olacaktır.” demiştir. Böylelikle huzurdaki evrak ile 2019/17380 Sor. sayılı belgenin birbiri ile ilişkili olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız.

6. Tekraren, hem huzurdaki belgeye hem 2019/17380 sor. sayılı evraka yazılı beyan ile talepte bulunarak, bu belgenin ne olduğu, ne için huzurdaki evrak ile ilgili olduğunu sorup, kapalılık kararı kapsamı dışında kalan evraklardan, – “gizlilik kararı”, “bilirkişi raporu”, “ifade tutanağı” üzere evraklardan – birer suret tarafımıza verilmesini talep etmiştik. Lakin tüm taleplerimiz geri çevrilmiştir.

7. Huzurdaki belgeye sunulan ve tarafımıza da bir suret verilen 03.04.2019 tarihli eksper raporunda şöyle bir detay göze çarpmaktadır. Uzman tarafından, soruşturma numarası yazılırken kusur yapılmış, üstü çizilerek paraf atılmış ve yanına huzurdaki belge numarası hakikat olarak 2019/16113 biçiminde yazılmıştır. Eksperin sehven yazdığı ve üstünü çizerek paraf attığı belge numarası ise 2019/17380’dir. Yani kuşkulu Ahmet Demirbaş tabir tutanağında, kuşkulu vekilinin beyanında geçen ve tarafımızca, aylarca iki belge ortasındaki irtibatın ne olduğunun öğrenilmeye çalıştığı evrak.

Sanıyoruz ki, kelam konusu uzman raporu 2019/17380 sor. sayılı soruşturma evrakına da sunulmuştur ki eksper tarafından bu türlü bir kusur yapılmıştır. Bu durumun kolay bir tesadüf olması düşünülemez.

8. Nihayet, tarafımızca belirtilen şüphelilerin ve öbür şüphelilerin, müvekkillerimi kamuoyuna ve yargıya FETÖ’cü üzere göstermek için geçersiz kanıt ürettiği, bu kanıtı üretirken FETÖ taktiği kullandığı, yani aslında FETÖ’cülerin müvekkilimi bir kumpas içine çekmeye çalıştığı yargı kararı ile katılaşmıştır. Bu halde şüpheliler neden cezalandırmamaktadır? Neden şüpheliler ve soruşturmaya ait süreç ilerletilmemektedir? Neden haklarında kovuşturma başlatılmamıştır?

9. Merhum müvekkilim Ertuğrul Akbay, sağlıklı beslenen, nizamlı spor yapan, rastgele bir rahatsızlığı olmayan ve çok sağlıklı bir insanken, bu iftiradan ve soruşturmadan sonra o kadar derinden yaralamış ve üzmüştür ki, sık sık rahatsızlanmış, hastaneye yatmış ve kısa bir müddet sonra da vefat etmiştir.

10. Müvekkilim, şüpheliler tarafından üretilen geçersiz kanıt ile (ki bu FETÖ taktiğidir) geçersiz kanıt üreterek insanlara iftira atmak FETÖ kumpasının bir parçasıdır- FETÖ’cü üzere gösterilmeye çalışılmış ve kumpas içerisine çekilmeye çalışılmıştır. Uzman raporu ile müvekkilimin hatasız olduğu anlaşılmış fakat müvekkilimin, hakkında verilen takipsiz kararına görmeye ömrü vefa etmemiştir.

Müvekkilimin vefatı, yaşanan hukuksuzluğunun üstünü örtmeye yetmez. Çünkü şüphelilerin hareketleri yalnızca müvekkilime yönelmiştir değildir. Adalet sistemine, yargıya ve devlete yönelmiştir. Terörle Çabaya muhalif davranan şüpheliler, FETÖ taktiği ile yargıyı yanıltmışlardır ve hala bu kimliklerini gizleyerek, çok aktif pozisyonlarda ömürlerine devam etmektedirler. FETÖ’cüler hakkında geç atılan her adım, onların korunması manasına gelmektedir.

11. Üstte açıklanan sebeplerle, devlet içerisinde gizlice yerleşen hain terör örgütü FETÖ’cülerin cezalandırılması gerekmektedir. Üstelik huzurdaki belge şüphelileri artık zımnî değillerdir, açığa çıkmışlardır, hareketleri, kimlikleri sabittir. Bunun için de hem 2019/16113 hem de 2019/17380 sayılı soruşturmanın acilen yürütülmesi ve cürmün niteliği gereği şüpheliler hakkında gözaltı süreci uygulanmak suretiyle tutuklanmaları, cezalandırılmaları için, kovuşturma açılması talep edilmesi gerekmektedir. Gereğini arz ve talep ederiz. 11.11.2020

Sözcü